Yetkili ilgili kimselerimiz kendini kaybedince elin gavuru önlerine ne verdilerse başım üstüne demişler zamanında.
Genel olarak ithal yasalarımızın hayatımıza huzur katmadığı gibi, son yıllarda CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi tamamen hayatın canına okudu.
Yüzbinlerce aile dağıldı, buna bağlı olarak yüzbinlerce erkek süresiz nafaka ödüyor, ekmek elden su gölden kadın serbest yaşayarak keyfine bakıyor. Bunun haklı olanları yok mu var tabi ama %1 desem inanın.
Benin kızım ikizleriyle baba evine döndü ailece sahiplendik, geçinip gidiyoruz, adama da dedik senin nafakan falan bizi ilgilendirmiyor, ama bu çocuklara mütevazi bir ev alacaksın ki onların da bir umudu olsun.
Gel gör ki herkes bu şekilde anlaşamıyor. Anne bir yandan hem kendi hem çocukları adına nafaka alıyor, hem canı istediği anda babaya üstelik sıkıntı çıkarıyor.
Buyurun Mersin Emniyetinde vazifeli olan ve haksız yere Çankırı’ya sürgün edilen Baş polis vatandaşımızın derdini beraber dinleyelim.
Karı koca ayrılmış rutin aralıklarla baba icra ile çocuklarını görüyor. Pandemi münasebetiyle icra personel çalışmayınca bakın bakayım neler oluyor? Duyun ve bu kadarına da pes deyin, halinize şükredin bence.
Bana gönderilen raporlardan ve gelen bilgiden şunu anladım.
“Baba, Pandemide icralar kapalı olduğu için çocuğu alamıyor. Annede çocuğu vermiyor. Polis Baba Velayet davası açıyor. Ayrıca kadın çocuğunu göstermediği için icralar açılınca icra ile gidiliyor. icraya bile anne çocuğu vermiyor.
Baba, kadın çocuğu icraya teslim etmediği için 6 ay tazyik hapsi istemiyle İcra Mahkemesine dava açıyor.
Velayeti ve çocuk üzerinden alacağı nafakayı kaybetme endişesini taşıyan kadın, feministlerle anlaşıp, polis olan babaya “taciz iftirası” atıyor.
Çocuk anne baskısından “babam beni elledi” diyor oysaki ÇİM raporunda, aile bakanlığı raporunda ve pedagog raporunda çocuğun Annenin yönlendirmesiyle bu ifadeyi verdiği ortaya çıkıyor. Çocuğun anne Yönlendirmeleri ile ifade verdiği 4 ayrı resmi kurum raporu mevcut ve bana ulaşmış durumda.
Anne Cimere; eski eşim polistir silahı vardır, beni öldürecek diye iftirada bulunuyor. Bununla ilgili Anne hiçbir şahit delil gösteremiyor, baba karşı iftira davası açıyor, ama açığa alınıyor, yetmiyor bir de sürgün olarak tayin ediliyor. Halbuki Baba Ankara'dan Mersin'e “mazeret tayini” ile gelmişti. 3 kızı vardır, başlarında bulunmak için ayrıca %98 engelli felçli vasisi olduğu abisi ve iki kalp ameliyatı geçirmiş annesi ne bakmaktadır. Anne ve abisini bu şekilde bırakıp Mersinden Çankırı’ya gitmesi hakkaniyetle bağdaşır mı?
4 ayrı kurumdan anne yönlendirmesi raporu gelince velayet davasını kaybedeceğini anlayan Anne taciz iftirasında bulunur. Ayrıca Anne icraya çocuğu vermediği için 6 ay hapis cezası alacağından sosyal medya ve feminist grupları ile Baş polis babaya linç girişimine başlar.
Feminist gruplar Baş polis memurunun her 2 avukatına ulaşıyor. Bu 2 kadın avukat da baskı üzerine davadan vekaletlerini çekiyorlar.”
Annesi ve kardeşi bu derece ilgiye muhtaçken bir polis memuru kalkıp bir cinayet işleyip başına yeni bir bela açabilir mi? buyur siz cevap verin
İç işleri bakanıma sesleniyorum! bu kadar zulme müsaade etmeyin hiç olmazsa bu Baş polis vatandaşımızın sürgünü iptal edilsin. Polis rozetinin bir ağırlığı var, kadınların elinde oyuncak olmasın!
Bir insan, bir vatandaş, bir memur, bir emniyet mensubu bu kadar sıkıntıya nasıl dayanır? Sormamak elde değil, bu Feminist kadınlar bu memleketin başına bir bela açacaklar.Bunlar erkek düşmanı.
Allah aşkına nerede görülmüş bir babanın kız evladını taciz ettiği? Artık yeter Türkiye Aile Meclisi olarak üç yıldır basbas bağırıyoruz bu İstanbul sözleşmesi bu toplumun başına bir kanser uru gibi yayılıyor, 6284 numaralı yasa aileleri dağıtıyor, son birkaç ayda bu sıkıntı fark edilse de yakın zamanda İstanbul sözleşmesi iptal edilse de, bıraktığı tahribatı sosyal açıdan tedavi etmek çok zor.
Allah bu toplumu beteri beterden korusun, amin demeniz dileğiyle.
Eyüphan Kaya
Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı