Camiler yeryüzünde Kur’an’ın ifadesiyle Allah’ın evi ve Beytüllah’ın birer şubeleridir. Biz bu mükeddes mekanlardan ne kadar faydalanırsak o düzeyde maddi, manevi huzur buluruz.
*Velev ki sadece Cuma günü de olsa camiye gelenlerden Allah razı olsun, camiye ehli iman gider. Gelmeyenlere de gelmeyi nasip etsin. Unutmayalım Müslümanların eninde sonunda gidecekleri yer camidir. Müteveffayı caminin musalla taşına bıraktıktan sonra kabre teslim ediyoruz.
Malum insanın minnetsiz gittiği yerlerin başında cami gelir, avlusu, şadırvanı, bahçesi, içi dışı insana hizmet ediyor.
Şerefül mekanı bil mekin(Bir yer orada ikamet eden kadar değerlidir) diye bir kelamı kibar var, dolayısıyla çoğu camilerimiz insana cazip gelirken, bazen cami görevlilerinin kabiliyet eksikliği, ihlas katsayısının birden küçük olması camiyi soğuk bir mabed haline de getirebiliyor.
*Din görevlileri kardeşlerime bir tavsiyemdir, bir Müslüman edasıyla vazifenizi yapmaktan acizseniz, kurum değiştirin, bir kişi dahi sizin tavrınızdan dolayı camiye soğursa kıyamet günü hesabını vermek zor olur.
Peki bu mukaddes mekanlardan nasıl faydalanabilir, cazibe merkezi haline getirebiliriz? Eğer camiyi bir meşveret ve yönetim merkezi yapabilirsek hayata katkısı bir başka olur.
Mesela;
1-Camiler fiilen sürekli eğitim merkezi durumuna getirilmeli;semtin insanları, bay bayan, genç yaşlı herkesin camiden faydalanması sağlanmalıdır.
2-Cami üzerinde irşad faaliyetleri yapılmalı; İrşad dinimizin emridir, bir gurup ehil insanlar bu vazifeyi yapmakla yükümlüdür.
3-Camilerin sulh heyetleri olmalı, İslam’da iki Müslüman aralarında bir dargınlık yaşanırsa üç günden fazla kös kalamazlar, bu tür kimseler kendiliğinden barışamayacaklarına göre bu heyet onları bir araya getirmeli ve dargınları barıştırmalıdır.
4-Camilerin sosyal heyetleri olmalı, bir mahallenin fakirlerini en iyi muhtarı imamı, ak sakallısı bilir, dolayısıyla mahallede aç ve açıkta kimse bırakılmamalıdır.
5-Her cami bir sivil toplum kuruluşu tarafından sahiplenilmelidir. Memuriyet vasıtasıyla camide gerekli faaliyetlerin yapılması çok zor gönüllü insanlar ancak bu tür çalışmaları yapabilir.
Bunu yaparken gizli saklı değil ayan beyan yapmalı, halka güven vererek çalışmalarına mahallenin/köyün tüm sakinleri bundan haberdar olmalıdır. Şeffaflık güven vericidir.
Bunun için; Özellikle Diyanet bünyesinde “Kamu-Sivil Toplum İşbirliği Dairesi” oluşturulmalı. 81 ilde iyi bir değerlendirme yapılarak her bir camiyi bir sivil toplum kuruluşuna şartlı olarak tahsis edebiliriz, yukarıda belirtilen sahada çalışmaları verimli bir tarzda yapması için.
Bu anlaşmada cami görevlilerini de hesaba katarak STK yöneticileri ile Din Görevlileri arasında bir uyuşmazlık oluşmaması için onların da onayını almak lazım. Yıl sonunda değerlendirme yaparak eksisini artısını ortaya koyup ya aynı STK ile devam ya da başka bir STK ile bu birlikteliği sürdürmek lazım.
Bu projenin aktif hale gelmesi için Norveç modelinden faydalanabiliriz. 2013 yılında 10 günlük bir programla Norveç’e gitmiştik, ister cami, ister kilise olsun mabetlerin derneklerine üye olan kimseler için üye başına aylık 20 Evro destek veriliyormuş. Ankara’da bir proje dahilinde bir araya geldiğimiz Norveç büyük elçisine sordum, “siz ne amaçla bu katkıyı veriyorsunuz?” diye. Cevabı çok manidar oldu, “vatandaşlarımız bu tür yerlerden manevi bir güç alıyorlar” demişti, ayrıca demişti ki, “bu konuda din farkını gözetmiyoruz, bu ara cami derneklerine üye sayısı kilise derneklerine üye sayısı geçmiş ama yasalarımız gereği o yardımı yapmak durumundayız.”
Bazı durumları sebebini insan sonradan fark ediyor, malum bir grup Müslümanlar 153 ülke üzerinde “İslami hayat endeksine” göre yaptıkları değerlendirmede Norveç ilk 10 ülke arasında yer alıyordu, bu tür yararlı çalışmalarının bir sonucu da olabilir.
Darısı başımıza biz de cami derneklerine üye olan kişi başına ayık 20 lira aidat devlet olarak ödeyebiliriz. Cami faaliyetleri için harcanmak şartıyla tabi.
Nasıl bir fikir?