İl Müftümüz Burhan İŞLEYEN hocamızın zamanında başlayan ve Mehmet Yavuz KARABAYIR hocamızla devam eden hak ve adalete duyarlı, “İlahi Öğreti” ile barışık STK aylık istişare toplantıları, İl Valimiz Hasan Basri GÜZELOĞLU’nun katılım göstermesiyle ayrı bir niteliğe kavuştu.
Tıpkı 1921 Anayasası’nda olduğu gibi, şehrimizin en üst düzeydeki mülki amiri olan Valimiz şehir hakkında istişare ile hareket ederek, yönetim kalitesine değer katıyor.
Tabi her zaman her oluşumu davet etmek kolay değil, bu ayın toplantıya “Yeni Emekli Bir Sen” adına Sendikamızın İl Başkanı Emekli Müftü Abdülkerim MELİKOĞLU ve Basından sorumlu Başkan yardımcısı olarak ben TSK toplantısına katıldım.
Yıllardır bu milletin başına bela olan İstanbul Sözleşmesi ve onun bir pratiği olan 6284 numaralı yasanın aksaklıkları üzerinde duruldu.
Benim de kurucuları arasında yer aldığım ve İstişare kurulunda olduğum Mazlumder Şubesi Başkanı Av. Mahmut AYTEKİN yaptığı çalışma ile öyle ikna edici örneklerle gerekli açıklamayı yaptı ki, İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesinden başka bir çare olmadığı, 6284 numaralı yasanın ise ıslah edilmesi gereği kanaati tüm katılımcılarda kabul gördü.
Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı olarak bu çalışmayı takdir edip, kısa bir katkı yaptıktan sonra, iki konuda fikir beyan ettim.
Birincisi: Şehrimizde Diyarbakır Din İşleri Yüksek İstişare Kurulunun kurulmasını talep ettim.
İkincisi: Emri bil maruf neyianil müker(iyiliği emredip, kötülükten men için) İrşad ekiplerinin kurulmasını istedim.
Diyarbakır DİYÜİK’te İl Valisi, İl Büyükşehir Belediye Başkanı, İlahiyat Dekanı, İl Müftüsü, Medrese temsilcileri ve gerekli görülen kurum ve kimselerden oluşmalı.
Bu kurul, aylık toplantılarında dini açıdan şehrimizin durumu hakkında bir değerlendirme yaparak, gerekli tedbirlerin alınması hakkında kararlar alabilmeli ve gereği için katkı vermeli.
İrşad ekibi; en az üç kişiden oluşup, Emekli imam, Vaiz ve STÖ temsilcisi olabilir, Dini ve dünyevi meselelerde halkımızı aydınlatmaları için belli bir program dahilinde çalışmaları gerekir.
Elhemdulillah, Diyarbakır STK’ları istişare ediyor, fikir üretiyor diyorum.
Üçüncüsü de şimdi aklıma geldi. Bir cami İmamı İmam-Hatip kıyafetiyle mahallesindeki bütün binalara en az bir eve uygun bir vakitte misafir olmalı ve yanına gelen kimselerle birlikte kendilerini bir manevi çek-aptan geçirilmesi lazımdır diye düşünüyorum.
Bazen icap ediyor, nasihat adına söz sırası bana geliyor; ben haziruna diyorum ki, “Muhterem kardeşlerim, siz bazen sağlığınız için bedenen çek-ap yapıyorsunuz, gelin 6 ayda bir, yılda bir kendi manevi gidişatınızı da çek-aptan geçirin.
İlim ve takva yönü ile kendisine inancınızın tam olduğu bir ilim erbabı ile iş birliği içinde olun ve zaman zaman tereddütte kaldığınız meselelerde onunla danışın.”
Birileri diyebilir ki yahu nerden çıktı bu sıra dışı talepler? Unutmayalım şehrimiz çeyrek asırdır bir manevi buhrana maruz kalmış, dolayısıyla nasıl ki ağır bir hasta yoğun bakıma alınıyorsa şehrimize de böyle sıra dışı yoğun programlar uygulamamız lazım. Yoksa halkımıza yazık oluyor. Üç günlük dünya öyle ya da böyle geçecek, ama manevi kusurumuz bizimle ahrete gelecek.
O zaman ah, of para etmez. Neredeyse hayatın bu yönü insanlarımızın çoğunun gündeminden çıkmış.
Bundan daha büyük bir musibet var mı? Üstat Bediüzzaman’ın dediği gibi; “en büyük musibet dine gelen musibettir.” İşte bu hal dine gelen musibetlerden biridir.
Bu sorumluluk hepimizindir, unutmayalım.
Sizin aklınıza daha güzel çalışmalar gelebilir, lütfen tereddüt etmeden dile getirin, faydalanalım.
Allah iyilerimizi daha iyi, fasıklarımızı da ıslah etsin. Amin demeniz dileğiyle.
Eyüphan KAYA