Öyle ya da böyle ülkemizde bir kavga, bir kargaşa yaşandı, asıl sebebi Kürt Türk halkına öğretilen kirli bilgiler ve dış dünyanın ülkemizdeki azı dişlerinin sinsi oyunları olduğunu biliyoruz, bedeli ağır da olsa bu badireyi atlatmak üzere olduğumuz bu süreçte huzura kavuşup insanca yaşayacağız diye kuduranlar var.
Anadil meselesi en çok bahane edilen bir mevzu;
Hep gereksiz bahanelerle ertelendi.
-Uygulaması kolay değilmiş,
-Kamuoyu bu uygulamaya hazır değilmiş,
-Devlet anadil eğitimine yeterince tedarikli değil.. vs.
Bu sıkıntıyı orada bırakıp Kürt ve Türk tarafından bunun üzerinde siyaset yapma fırsatını vermemek lazımdır diye düşünüyorum.
12 Anayasasında kalma 66.madde ile 42.maddeyi düzeltip yolumuza devam etmemiz lazım.
Kemal ve Kemalizm’in peşini bırakıp yolumuza devam etmeliyiz.
Eğer bu ülkenin önünü açarak yararlı politikalar üretmezsek yeni nesil bize hakkını helal etmez bilesiniz.
Şu anda yaptığımız yanlışlarla gençliğimizin kahır ekseriyeti cehenneme aday bir hayat yaşıyorlar. İbadetten yoksun, kıyafetten yoksun, meslekten yoksun, Din bilmez Dünya bilmez, bunların hakkını nasıl ödeyeceğiz?
Neyse yine yazımızın temasına dönelim;
Kanaatim o ki, “Ruhu Kürt, Dili Türk” olan Kürtlerin oranı orijinal Kürt olarak kalan Kürtlere oranla kat kat fazladır, ancak Kürt sorunun çözümünü isteyen, bu amaca hizmet edenler de genellikle asimile olmuş Kürtlerdir. Çünkü bunların ruhu özgür değil, manevi bir yara almışlar, mutlu olamıyorlar dolayısıyla başkası bu depresyonu, tramvayı yaşamasın diye bu sorunun kökten çözülmesi için çaba sarf ediyorlar.
Doğunun bir kaç ilinde ana dille eğitim veren birkaç pilot okullar açılsaydı ve bu okulları tercih eden vatandaşlarımız çocuklarını bu okullara gönderebilselerdi fena mı olurdu? Milyonlarca vatandaşlarımızın mutluluğu için böyle bir imkan lazımdır.
Ben, “Mürekkep yalamış” bir Kürt olarak 1993’te zamanın Başbakanına on sayfalık bir rapor göndermiş ve bu tür Kürtçe eğitim veren pilot okulların açılması gerektiğini tam 26 yıl önce talep etmiştim. Bu gün namlunun ucuyla konuşanlar o gün daha dünyaya gelmemişlerdi. Bu sorunun çözümünü bu kadar geciktirmeye, bu duruma getirmeye ne gerek vardı? Ama olacağı vardı ki yaşandı, ancak süreci böyle pasif bir tarzla ilerletirsek, her atılan adımda HDP kendine bir pay biçecek, bunun üzerinde de yersiz, gereksiz, ucuz bir siyaset yapacak.
Maalesef bu HDPKK siyaseti ile “Bu diyarın horozu benim” görüntüsünü verenler var. Biz de diyoruz ki artık Kürt halkını rahat bırakın, biz mezbelemizde öten horoz istemiyoruz, “mezbelemizden doğal gaz üretecek mühendis istiyoruz.” Müsaade edin de gelişmiş dünya insanları gibi biz de hür ve huzur içinde yaşayalım ey siyasetçiler!
Kürt sorunun daha yüksek bir ivmeyle hızlanarak çözünme kavuşması ve hür, huzurlu ve mutlu bir hayat dileğimizdir. Kimin elinde ne geliyorsa katkı vermeye davet ediyorum.
265 milyon nüfuslu Endonezya’da 300 civarında dil ile iletişim sağlanıyor, hele gidin bakın hayat nasıl da bir ahenk içinde yaşanıyor. Bize ne olmuş ki düşük bir siyasetin gölgesine kavga ediyoruz.
*İddialı konuşuyorum; ne zaman ki Türkiye Cumhuriyeti devleti şartsız şurtsuz Kürt vatandaşlarının haklarını yasal ve aynasal düzeyde verdiyse, Irak Kürdistan Federe Bölgesinin devlet olmasını tüm dünya ülkelerinden önce kabul ettiyse, o zaman bağımsızlığına kavuşur.
Kimse devletimizin önünü Türkçülük ve Atatürkçülükle kesmesin, ben hakkımı onlara helal etmem. Bu tüm vatandaşlarımıza zulümdür.
Selam ve saygılarımla
Eyüphan KAYA