“Önce insan” demek lazım, çünkü o zaman ölçünüz bir olur, siz bir olaya baktığınız zaman bireyin cinsel kimliği sizin için fark etmez, haklı haksız meselesi sizin için önemli olur.
Feminizm ile kadın haklarını ele alırsanız, karşınıza erkekleri almış olursunuz, o da yetmiyor Müslüman kadını tanıma imkanınız da olmaz, çünkü Feminizmde dini hassasiyet diye bir kavram yok, kadın dinini bir kenara bırakmalı ki ancak hakkını arayabilsin.Feminizm ilahi hukuku tanımıyor.
Geçenlerde Türkiye İnsan Hakları Akademisini dinleme fırsatım oldu, baktım ki üzerine basa basa rijit haklar üzerinde duruyor.
*Toplumsal cinsiyet eşitliği diyor,
*Bazı kadınlar için sex işçisi kavramını kullanıyor,
*Bir de Cumartesi annelerinden bahsediliyor.
İnsan hakları bakımından her üç böyle lokal haklara takılmak sorunludur bence. Yani TİHV bir sorunu çözmekten çok yeni yeni sorunların oluşmasına hizmet ediyor, haberiniz olsun.
Sondan başlayayım Cumartesi annelerinin her hafta etkinliğine katılan sözüm ona İnsan Hakları Derneği yöneticileri 7 yıl önce Diyarbakır’da önce Büyükşehir belediyesinin önünde daha sora orada belediye tarafında kovulunca Eski adıyla Dağkapı yeni adıyla Şeyh Sait meydanında toplam 101 gün çocuklarını dağdan isteyen annelere sahip çıkmadı, hallerini, haklarını sormadı.
Ben bu çifte standart ile insan haklarından bahseden kimselere nasıl inanırım?
Ben o zaman Demokrat Eğitimciler Sendikası(DES) adına onları ziyaret ettim, dertlerini basına taşıdım, yazar olarak köşemde değerlendirdim, Diyarbakır küçük Millet Meclisi(DkMM) olarak kendilerine bir toplantıda söz hakkı verdik ve o haykırışın TBMM’ye taşınmasına vesile olduk.
Bu programda dahi cumartesi annelerinden bahsedenler 3 Eylül 2021’de iki yılları dolacak olan HDP’nin önemdeki nöbet annelerinin hallerini dile getirmedi. Bu da bir çifte standart değil mi?
Kadına sex işçisi demek kadar absört bir yakıştırma var mı? Tam tersine bu kadınların neden bu hallere düştüğünü araştırarak bir çare çözüm bulup, bunları aile huzuruna kavuşturmak lazım. Tabi TİHV için aile bir değer olarak anlam ifade ediyorsa!
Zaman zaman düşünüyorum da vatandaşlarımız nasıl bu kadar özüyle, tarihiyle yabancılaştı, Avrupa üç kuruş verince bunun karşılığında Dilimizi, Dinimiz, Tarihimizi ve Kültürümüzü satın alıyor. Sakın ola bunu bir itham olarak algılamayın çünkü yapılan sunum bu değerlerden bağımsız yapılıyordu. Mesela hiçbir konuşmacı “ilahi hukuk” şunu emrediyor, demedi.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine gelince şu eşitlik kavramı yüzünde insana cazip geliyor ama bu akım insanlığın başına bir bela. Hz.Adem’den günümüze kadar gelen kadın erkek rolleriyle oynamayı hedefine koymuş, bu rolü değiştireceğim diyor, tabi mümkün de değildir.
Kadın erkeğe, erkek kadına benzemeye çalışıyor, eş cinsellik dahi bunun bir alt belasıdır. Aile içindeki rolleriyle uğraşıyor, annelik değerini küçük düşürüp kadını çalışma hayatına teşvik ediyor. Kadınların %3’ü, 5’i beyaz yakalı memur olunca birilerine çalışmak cazip gelebiliyor, ama işin aslı hiç de öyle değildir.
Başka bir ifadeyle kadın erkek tuvaletlerinin, banyosunun dahi aynı olması için bile çalışmalar içeriyor, bu toplumsal cinsiyet eşitliği.
Buna çare ilahi öğreti dahilinde İslam hukukuna göre insanı muameleleri değerlendirmektir.
Çünkü İslam Müslüm gayri Müslüm herkesin hakkını savunuyor , ama gayri Müslüm dünya Müslüman’ın hukukunu pek önemsemiyor, maalesef hakikat bu.
İslam “önce insan” diyor, yüce Allah Rahmandır, dünyada Müslüm gayri Müslüm herkesin hukukunu koruyor, Rahimdir, ebedi hayatta sadece ehli imanın yüzüne bakıyor.
Çare/çıkar yol İslam’ın emrettiği dairede çalışmaktır, ben başka bir kurtuluş yolu bulamıyorum!
Haydi ya Allah zamanımızı iyi değerlendirelim.
Zamansız ölümden değil, namazsız ölümden korkalım.
vesselam