Diyarbakır seçim sonuçları belli olur olmaz “kazandık” diye sokaklara düşen DEM’in tabanına acımamak elde değil. Neyi kazandılar acaba?
Diyarbakır tüm seçmeninin %40 civarında oy’unu alan DEM, bunu bir başarı olarak görüyor. %60 civarında Diyarbakır insanı DEM partisini elinin tersiyle tukaka ettiği halde bunu göremeyen DEM’in yetkilileri %67,2 katılımla elde ettiği %62’lik oy’la kendini teselli ediyor.
Ayrıca bir kesim karıştırıcılar da tv. ekranlarında “Diyarbakır’da dağ taş DEM diyor” iddiasıyla Kürt vatandaşlarımıza parmak sallıyor. Yahu siz vatandaşa inandırıcı, güven verici bir tercih hakkını mı verdiniz ki seçmenin tercihini sorguluyorsunuz?
Sözde Demokrasinin “Sandık oyunu” ile bu oy oranıyla da olsa belediyenin koltuğunda oturan eş başkanlar bu halka ne hizmet verecekler acaba? Orjinal bir Kürd olan Garip Kandemir’i yaptıkları sandık oyunlarıyla devre dışı bırakan bu zihniyet, Kandil'in kayyumlarıyla bu şehre hizmet edecek öyle mi? Neymiş efendim halkın iradesiymiş, haydi oradan?
Bir de benzeri olmayan bu Eşbaşkanlık meselesi de sorgulanması gereken bir uygulama bence, neden bir kadın ile bir erkek, neden iki başlılık? Üstelik yasal olarak yeri olmadığı halde bu oyun neyin nesi?
Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle bir ilde iki vali, bir ilçede iki kaymakam, bir köyde iki muhtar olmadığı halde bir belediyede nasıl iki başkan oluyor?
Tabi DEM’in tabanı ne olup bitiyor? bilmiyor ki birilerinin yakasına yapışsın, günün birinde dizine vuracak ama iş işten geçecek. Ne kadar Kürt değerleri varsa özellikle iman ve edebi hedef alan DEM bir oyunla “Reyimizi kendimize veriyoruz” dedirterek tabanı oyuna getiriyor.
DEM’in programında Kürdü dikkate alacak bir paragraf bile yok, genel güzellemeler dışında. Tam tersine Kürdü şahsiyet açısından asimile etme var, eski derin devletin bir kuklası olarak CHP ile paslaşması da bunun bir işareti değil mi?
80 vekille Ankara’ya giden bu siyasi zihniyet tekrar sokaklara döndüğüne hepimiz şahit olmadık mı? O gün bu gündür her gelen/yerel seçimlerde oy kaybettiği gibi bu defa da oylarını düşürdü.
Peki kazandı da ne oldu? Kazanan;
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği oldu,
Cinsel Eğilim oldu,
LGBT oldu,
Büyük şehirle de CHP’ye destek vererek kendine yakışanı yaptı.
Kaybeden ise;
Aile oldu,
Ahlak oldu,
İslami yaşam tarzı oldu. Programına bakınca bu değerlere atıf gözükmüyor.
Okuma yazma bilmeyen tülbentli bacılarımız da bunu zılgıtlarla kutluyor.
Ülkenin barış ve huzuru için PKK ve DEM gibi siyasi oluşumlara kapısının kapalı olduğu bilindiği halde şu DEM seçmeni neyi kutluyor anlamakta zorlanıyorum.
Kürt meselesinin çözülmesi karşısında engel oluşturmaktan başka bir çalışması olmayan DEM ne zaman tabanı tarafından bir uyarıyla karşılaşacak merak ediyorum.
Bunlar böyle yapa yapa ülke huzuruna engel olmaktan başka, Kürt gençlerini iman ve edepten uzaklaştırma dışında bir şey yaptıkları yok. Ayrıca Kürt gençlerinin dağda bağda ölmesine de yol açıyorlar. Tabi öyle bir zamanda yaşıyoruz ki doğruları söylemek de suç olmuş.
Defalardır yazıp çiziyoruz, PKK örgütü JİTEM’in partneriydi, gündüz JİTEM, gece PKK Kürtleri baskı altında tutuyor, kimisini işkence ediyordu, canı istediğini de öldürüyordu. JİTEM’in kabahatli bir örgüt olduğunu anlayan devlet kendini silkeleyerek onu devre dışı bıraktı, ama birileri hala PKK’nin arkasında, yanında duruyor. Halbuki bu örgüt her aşamada Kürt vatandaşlarımıza ayak bağın olmuş, onlara sıkıntı vermiş, onları öldürmüş ve tehdit etmiş.
İşin kolaycılığını tercih eden sözde hoca takımı da bu harekete destek vererek Kürt vatandaşlarımıza yanlış bir adres göstermişler. Hala da aynı yanlışın bir parçası olmaya devam ediyorlar. Tabi bunda Devletin ülke sorunları çözmede patinaj yapması da büyük bir etkendir.
Hala Anayasanın ilk dört maddesi için değişmez diyenler var, vatandaşlarımızın tamamına Türk diyenler var, Türk milleti diyerek Kürt vatandaşlarımızı görmezlikten gelenler var. Bu da DEM ve benzeri düşünen kimselerin işine geliyor.
Bir umutla yola çıkan Ak Parti de “ömrü ehirde” iyice gevşedi ve milliyetçilik kavramına sarıldı. Yahu halk bu siyaseti beğenmiyor, hele bakın İyi parti ve MHP oy oranları hangi düzeye düştü.
Artık bırakalım bu Türkçülük ve Komünistlik hayallerini. İyi ya da kötü Kürt-Türk harmanlanmış yaşam tarzı ile başbaşayız, yapacağımız en önemli iş bir arda huzur içinde yaşamaktır.
Bunun için de 23 Nisan 1920 günü dualarla açılan Meclisin ruhundan, İstiklal marşından ve Veda hutbesinden faydalanmamız lazım.
Siz bir yandan “Hakkıdır Hakka tapan, milletimin istiklal” diyeceksiniz bir açıdan da Kemalist sistemin arkasında duracaksınız, Betondan heykellere selam vereceksiniz. bu olmaz!
Bir yandan 1980 askeri cuntasını yargılayıp cezalandıracaksınız, diğer yandan çıkardıkları darbe anayasasına dört elle sarılacaksınız. Bu olmaz!
Bir açıdan Türkiye yeni yüz yılı diyeceksiniz, diğer açıdan Kürt meselesi çözemeyeceksiniz. Bu olmaz!
Bir yanda aile kutsaldır diyeceksiniz, diğer taraftan kadınlarımızı mor ve yeşil feministlerin kucağına atacaksınız. Bu olmaz!
Bir yandan "gençlerimiz geleceğimizdir" diyeceksiniz, ama tüm gençleri kapsayacak bir eylem planınız olmayacak. Bu olmaz!
Bu ülkeye yazık oluyor. Benden söylemesi
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan Kaya