Yasalar toplumsal huzuru sağlamak, adaletin tecelli etmesi ve hak hukuk açısından bir denge olup “ihkakı hak” olaylarına mahal vermeyecek tarzda mahkemeler aracılığı ile devlet tarafından uygulanan kurallardır.
Ayrıca bireylerin tercihen işlediği fiillerin suç olup olmadığı, hangi oranda ceza gerektirdiğini belirleyen, kanun olarak uygulanınca halkın vicdanında olumsuz bir iz bırakmayan ya da onayını alan meşru metinlerdir.
Bu metinler hazırlanırken toplumun İnanç ve kültür yapısı dikkate alınarak yapılır.
Peki bizdeki yasalar böyle mi?
Yasaların pratik hali ne durumda?
Mevcut yasalarımız bu şekilde mi hazırlanıyor?
Ne yazık ki vatandaş olarak yasaların iyi yada kötü olup olmadıklarını bize soran yok!
Mesela?
Faiz, Kumar, Zina, Rakı tüketimi suç olsun mu olmasın mı? diye bir soru kamuoyuna yöneltilse her halde kahır ekseriyet suç olduğunu söyleyecek,
*Faiz; fakiri daha fakir, zengini daha zengin ediyor, para sahibi kimseleri yatırıma yöneltmek yerine paradan para kazanmaya teşvik ediyor. İslam dininde faizi adet edinen kimse Allah ve Resunüle savaş açmış gibidir denilmektedir!
*Kumar; insanda alışkanlık oluşturunca nice evleri dağıtıyor, yuvaları bozuyor. Bu defa olacak, bu defa olacak hayalleri, çok koyup çok kazanma hevesi insanı soyup soğana çevirirken, birilerinin haksız para kazanmasına sebep olmaktadır.Şeytanın amellerinden olduğunu kutsal kitabımız Kur’anı Kerim bizzat söylüyor!
*Zina; öyle bir beladır ki erkeği değerden düşürdüğü gibi kadını defolu bir hale getirip ortada bırakıyor. Helalinden evlenmeyi beceremeyen kadın belli bir yaştan sonra ortada kalıp hayat kendisine zindan oluyor. Zani erkek ise daima vicdan azabı ile bir türlü hayattan lezzet alamıyor. Zinaya yaklaşmak dahi İslam’da yasaklanmıştır! Şu sevgili sözcüğünün zinaya giden yol için sihirli lanetli bir sözcük olduğunu unutmayalım!
*Rakı kullanımı insanın insan olma özelliklerinin başında gelen aklı devre dışı bırakıyor. Ona bağlı birçok suçun kişiden sadır olmasına sebep oluyor. Öyle sıkıntılı bir sıvıdır ki içmesi “şeytanın amelinin” yanı sıra Hz.Muhammed (sav) “kötülüklerin anası olarak” sarhoşluk veren bu tür sıvıları nitelendiriyor.
Hasılı kelam hani meşhur bir ifade var; “deveye sormuşlar boyun eğridir? deve nerem doğrudur ki” demiş.
Son 15-20 yılı bir kenara bırakırsak zaten devletin gölgesine dokunamıyorduk. Hemen laiklik denen bir bela ile karşımıza dikilir anamızı ağlatırlardı. Son 20 yılda ise bir az rahatladık bu defa da hayatın tadını çıkarıyoruz. Hiç düşünmedik, bu sistemin yetiştirdiği sözüm ona laik/ladini eğitimle yetişen insanımızın hali ne olacak?
Bu eğitim sitemi, bu kanunlarla adalet mekanizması ile hayatımız ne kadar huzurlu olabilir diye pek düşünmedik galiba.
Yarını düşünmeden, kamuoyunun tartışmasına sunmadan uluslararası bir çok sözleşmeye gözü kapalı imza atmışız, gereğini yerine getirilmesi bizden isteniliyor.
BM sözleşmesi CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi her geçen gün Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Cinsel Eğilim ile hayatımızı karatmaya çalışırken, vatandaşa bu sıkıntıyı anlatmakta zorlanıyoruz. Öyle bir beladır ki anne babanın çocuğuna nasihati dahi psikolojik şiddet olarak suç sayılabiliyor.
Bu ülke bizimse bu yasalar kimin? Ülkene sahip çık arkadaş!
Dünya Anadolu yarım adası üzerinde operasyon üzerinde operasyon uyguluyor.
İnsan olarak bizi millet yapan özelliğimizden koparmak için ve içi kof bir toplum yapmak için elinden geleni yapıyor.
Alevi-Sünni, Kürt-Türk kavgasını denemesiyle bize epey zaman kaybettirdi, Erkek-Kadın kavgasıyla bu huzursuzluğun tadını çıkarmak istiyor.
Uyanık olalım uyanık! kim Müslüman kim münafık bunu bilmemiz lazım. Meclisimizin en kısa zamanda bu çarpık yasalarımızın düzeltilmesi için milletvekillerimizin yakasına yapışalım. Bu dert öyle derindir ki bu yazı o derdin bir özeti bile değil.
“Siyaset namuslu insanların işi değildir” diyen kimselerin kullandığı söz bilinçli bir yalandır. Tabi siyaset aktörlerine göre şekil alır, değer kazanır, namuslu insanlar bir adım geride kalırsa siyasetin de kalitesi bu olur.
Selam ve selametle kalın.