Evet, evet… olacağı buydu.
İnsan fıtratına aykırı hareket etmek, hayvani vasıflarınıza yenik düşer ve ona göre yaşarsanız, olacağı budur.
Bir bakışa göre insan derece olarak hayvanlar ile melekler arasında bir değerde yaratılıyorlar. Kimisi gayretle, amelle, ihlasla melaikeleri geride bırakacak düzeyde manevi hayatta terakki ederken, kimisi de hayvani vasıflara özenerek hayvanlardan daha aşağı bir seviyeye düşüyor.
İşin ilginç yanı hayvani özellikler insanın nefsine hoş gelirken, insani vasıflar nefse ağır gelmektedir. Onun için hayvani vasıfları yaşamak sıradan basit işler, ama insani vasıfları taşımak bir iştir, bir başarıdır, bir zaferdir.
Çünkü insani vasıflarda imar var, inşa var, hayvani vasıflarda yıkım var.
Şeytani vazifeyi kendine meslek edinen kimseler insanlığı hayvanca yaşamaya davet ederken %90 kadınlar üzerinde başarılı oluyorlar maalesef.
Moda başta olmak üzere, kozmetik sanayinin hayatımızı nasıl zehir ettiği ortadadır.
Birçok ailenin moda yüzünden huzuru kaçarken, kozmetik ürünler hayatımızı tehdit ediyor.
Hele etrafınıza iyice bakın bu iki gereksiz harcamanın asıl sebebi kimlerdir, erkekler mi, bayanlar mı?
Kadın çarşaflı, kızı baş açık, anne baş açık, kız dekolte giyiniyor, anne dekolte olunca herhalde her halde kız şortla gezecek. Yahu nereye gidiyor bu felaketin sonu, siz kime kendini beğendirme yarışına girmişsiniz?
Bundan birkaç yıl önce bazı lojmanlarda, bazı mahallelerde bekaretini vermemiş kızlara küçük bir gözle bakılıyormuş, işte günaha dalmanın felaketi
Halbuki bekaret toplumumuzda bir değer, bir masumiyet karinesiydi, bekaretini nikahlı eşine teslim edenlerin evlilikleri pazara kadar değil mezara kadar devam ederdi.
Ben okul müdürüyken bazen çocuklar sıradayken 3-5 dakika konuşurdum, kız çocuklarıma şunu tavsiye ediyordum, “elinizi herkese vermeyin bir gün eliniz havada kalır haberiniz ola, göğsünün mahrem ve ziynetinizdir, başkasına açmayın, nefsinizin her dediğine boyun eğmeyin bir gün nefis sizi orta yerde bırakır, siz de hatalarınızın kurbanı olursunuz” derdim.
Şimdi bakıyorum haklılığım ortaya çıkıyor, kızlar canı istediği kimselerle kalıp oturuyorlar, özgürlük adı altında cinsel ilişkiyi dahi sınırsız yaşıyorlar, keyiflerine de diyecek yok, zaten diyen olsa da 6284 numaralı yasa hemen ifadesini alıyor.
Tabi bütün bu zevk ve sefanın bir faturası olacak o da 40’ından sonra ortaya çıkıyor. Cazibesini kaybeden kızlar ortada kalıyorlar, valla %1 erkek hariç o da onlar gibi yaşayanlardan olsa gerek, onun dışında kirlenmiş kadını kimse almaz, çünkü ondan ev hanımı olmaz. Bu defa kudurmaya başlıyor, evli kadınları kıskanıyor, nikaha düşmanlık besliyor.
Batılı gençler 2-3 yıl evli kalmadan ayrılıyorlarmış, sormuşlar kendilerine neden ayrılıyorsunuz? demişler ki birçok kişiyle yaşamaya alıştığımız için kendini disipline edemiyoruz.
Bizimkiler tutturmuşlar “kadınlar kapanmasın, nikah daireleri kapansın” pankartını taşıyorlar. Neden çünkü onları nikahlayacak biri yok da ondan.
İşte böyle, insanca yaşamamanın cezası budur. Herhalde kısa zamanda intihar edecekler, çünkü bu kadar günahla yaşanmaz. Yaşadığı her gün vicdanı onu kemiriyor.
Yani bunlar anarşist kadınlar değil, yeryüzünde Allah’a meydan okuyup yenilen kadınlardır, namussuz insandan, iffetsiz insanda anarşi olsa ne yazar.
Bunlar;
Nefsinin esiri kadınlardır,
Ehli keyif kimselerdir,
Bunlar özgür yaşayan kadınlardır.
Haliniz iyidir ki yaşıyorsunuz, nefsin esiri olarak yaşamanın sonucu ancak böyle olur.
Kızlarımız bundan ibret almalı, gençken evlenmeli, anne olmalı, Allah’ı tanıyarak yaşamalı, tövbe istiğfarı elden düşürmemelidirler.
Üç günlük dünyadır, yarın Hak divanında hesap verecek tarzda yaşayalım, insanlığa bir değer katalım ne dersiniz?
Ülkemizin içinde düştüğü sapkınlık zirve yaptı. Yeter artık, zaman aklı selimle düşünme ve makul ölçüler arasında, helal dairede yaşama zamanıdır.
Hayırlı bir yaşam dileğiyle.
Eyüphan KAYA