Arapça şavere kökünden gelen İstişare ve Şura kavramları her ne kadar aynı anlamı çağrıştırsa da esas itibarıyla farklı kavramlardır.
Şavere Arapça sarf vezinlerine göre müşareke babından bir babdır. Yanı bir konunun nasıl olacağı konusunda birden fazla kimseler arasında fikir teatisinde bununmak, fikir üretmek, ortak kararlar almak demektir.
İstişarede de fikirler ortaya konur, değişik düşünceler tartışılır ama son karar mercii baş konumundaki kişiye aittir. Başka bir ifade ile bir nevi danışma faaliyeti gibi de denilebilir.
Bu kavrama yakın bir kavram daha var o da meşverettir. Meşverette belli bir meşrebin mansupları hareket kriterlerinden yola çıkarak cemaatinin tarzına göre bilgi alışverişinde bulunurlar, başka bir ifade ile burada İslami sabiteler tam elealınmıyor galiba.
Bu iki kavram kendi ölçülerinde tutarlığı olsa da Şuranın yerini tutmuyor.
Şura, yönetim birimini şekllendirmek için seçilmiş bir mümtaz heyettir. Bu da hakkında “nass” olmayan bir meselede görüş alışverişinde bulunup çoğunluğun aldığı karara göre hareket etmektir.
İşte ayeti kerimede “onlar emilrleri aralarında şura iledir” ayetinin işaret ettiği hetey budur.
Şura, hakkında İslami bir netlik olmayan konularda yapılır. Mesela Ühüd savaşında yüce Allah cihadı emretmiş, ama muharebe tarzını müslümanlara bırakmıştı. Allah’ın Resulu(sav) “Medine’de kalalım gelen düşmana karşı savaşalım” derken, çoğunluk “dışarıda cihad edelim” demişti, peygamber istişare kararına uydu hazırlığını yaptı, sonra sahaberden bir kısmı “galiba yanlış yaptık, peygambere uymalıydık” diyenler olduğu halde Peygamber aleyhisselatu vesselam “bir peygamber zırhını giydikten sonra çıkarmaz” demişti.
Çünkü yüce Allah “ve şavirhüm fil emr(işlerinde onlarla istişare et)” demişti.
Üstat Bediüzzaman “şarkın bahtının miftahı meşveret ve şuradır” derken, böyle bir yönetim tarzına işaret etmektedir.
Ayrıca Hilafet konusunda dahi eskisi gibi tek kişi Halife olamaz, Hilafet makamı seçkin bir ülema heyetinden oluşmalıdır fikrini savunuyor Üstat.
Kimisi diyebilir ki Milli Güvenlik Kurulu var, Şura sayılmaz mı? Maalesef iki açıdan Şura sayılamaz, birincisi toplantıya katılanlar arasında amir memur ilişkisi var, diğeri ise sabiteleri farklıdır. Müslüman bir toplumda Şura meclisinde yer alanların tamamı mümin ve sabiteleri başka bir ifade ile kırmızı çizgileri İlahi Öğreti olmalıdır, yani Kur’an ve Sünnet.
Ülkemizin yönetim tarzına bakın Külliyede onlarca danışmanlar var, Cumuhbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu faal olmasına rağmen işler yolunda gitmiyor. Çünkü bu iki müessese de şura heyeti gibi fonksiyonel değiller.
Kimisi diyebilir ki Demokrasi de bir şura yönetimidir, unutmamak lazım ki Demokrasinin sabiteleri yoktur, ilahi bir emir dahi çoğunluğun reyiyle yasaklanabilir.
Batının sözde demokratik ülkelerinde mültecileri kabul mülakatında iki soru soruluyormuş; birincisi İsrail hakkında ne düşünüyorsunuz? ikincisi ise eşcinseller hakkında fikriniz nedir?
Mültecilerin çoğu müslüman olduğunu düşünürsek ya inançlarının gereği olumsuz cevap vercekler ki o zaman mülteci olma hakkını kayb ederler, ya da taviz verip olumlu cevap vercekler ki bu da inançlarına ters düşen bir cevap olduğu için ruhen bunalıma girmiş olacaklar. Alsana demokrasinin handikapına açık bir örnek.Çünkü demokrasi insan ötesini görmüyor ona göre fenomen olan insandır.
Ayrıca o demokrasi dedikleri halkın kendi kendini yönetme tarzının da foyası çıktı, kimi lobiler destekledikleri liderleri halkın önüne koyuyurlar ve onlardan biri kazanıyor, halk da 4 yılda bir yönetimi değiştirdiğini sanıyor.
Türkiye müslümanları olarak cumhuriyetin ilk yıllarında sistem atalarımız üzerinde silindir gibi geçti.
Medreseler kapatıldı, Camileriz kapatıldı, Kur’ani Kerim dersi yasaklandı, buna rağmen o zor şartlar arasında çeyrek asırda 40 BİN hafız yetişti elhemdulillah ve yüce Allah bu Kur’ani aramızda diri tuttu.
Bu gün de başka bakşa meşrepler öncülüğünde islama hizmet ediliyor, fakat bu cemaatler arasında bir Şura yok, bu ciddi bir eksikliktir, bir an evvel bir şura heyetinin kurulup bu müslümanlar arasında bir koordinasyon kurulmalıdır diye düşünüyorum.
Ülkemizin ve dahi İslam dünyasının bir gün böyle bir ŞURA heyeti ile yönetilmesi dileğiyle.
Vesselam.