15 Temmuz talihsiz askeri müdahalesi sağduyu sahibi insanlarımızın beklenmedik tarzda karşılık vermesi ile Elhamdülillah mağlup oldu. Mehmet Akif Ersoy’un “yürekler bir vurunca top bile sindiremez” efsanevi ifadesi tecelli etti.
Cesaret ve motivasyonunu; Ezan, Sala, Tekbir, Vatan ve Bayrak kavramlarından alan bu halk hareketi, hem tarihimize, hem de insanlık tarihine bir ders niteliğini taşıyordu.
Evet şehitlerimiz de, gazilerimiz de oldu, ama insanımız irkildi, kendine geldi, özü ile tanıştı, barıştı. 27 gün boyunca 81 ilde bir akademi tarzında halkımız aydınlatıldı, darbelerin sıkıntıları anlatıldı, darbecilerin ihaneti paylaşıldı.
Bu süre içinde Olağanüstü hal gereği KHK’lar ile bir çok iş ve işlemler yapıldı, özellikle yüz binlerce vatandaşlarımız görevden alındı. Ancak ilk KHK’lar ile ani refleks sonucu birçok insanımız mağdur oldu.
İlk KHK’larla görevden alınanların çoğu basit gerekçelerle görevden alınmıştı. Sendika üyeliği, Dernek üyeliği, Bank-Asya hesabı, Yurtlarında kalmak, Okullarında ders görmek, Kurslarına gitmek, Zaman gazetesi aboneliği, Sohbetlerine katılma gibi birçok gereksiz, hukukta karşılığı olmayan gerekçelerle insanlar açığa alındı, vazifelerinden ihraç edildi. Yine de “Ameliyat sancısız olmaz” ifadesi ile kendimizi teselli etmeye çalıştık, mağdurlara moral verdik.
Ben o esnada Diyarbakır Ak Parti İl Başkan danışmanıydım, yönetime dedim ki, “arkadaşlar bir komisyon kuralım, gelen giden vatandaşlarımızı dinleyelim, burada mağdurlar var” ama sürecin hassas olması bu komisyonu kurma cesaretini arkadaşlarıma vermedi, bu mağdurları dinleme işi de bana kaldı, artık partiye müracaat eden tüm KHK mağdurları bana yönlendiriliyordu.
Bir kısım mağdurları ta o zamandan tanıyorum, gerçekten suçsuz oldukları halde kendini ifade etmeyi ve suçsuzluklarını ortaya koymayı başaramayan nice kimseler gördüm.
Hukukta suçlayan iddiasını ispatlamakla yükümlü olması gerekirken burada mağdura denildi ki “sen suçlusun, suçlu olmadığını ispat etmen lazım” yani adalet tersyüz olmuştu.
Özellikle “mor beyin” programının fark edilmesi ile 11400 vatandaşımızın göreve dönmesi bu mağduriyetlerin ne denli bir boyutta olduğu açığa çıktı.
Maalesef Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “at izi it izine katışmış” içinden çıkılmaz bir hal almıştı.
İlk KHK’lar ile görevinden uzaklaştırılan birçok kimse mahkemelerden “kovuşturmaya gerek yoktur” ya da ellerinde “berat kararları” olmasına rağmen hala görevlerine dönmeyenler var.
KHK komisyonları ara sıra birilerini görevine iade etse de maalesef daha adaletin tecelli etmesi için kamuoyunda ses getirecek kararlara pek imza atmadı.
Cumhur Başkanımızın “bu FETÖ örgütü tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” demesi bir az benim gibi ehli vicdan kimseleri sevindirmişti ama maalesef KHK komisyonları bundan cesaret alarak radikal kararlara imza atmadılar, çalışmaları olduysa da kamuoyuna yansımadı.
KHK komisyonlarının cesaretle çalışıp bu masum vatandaşlarımızdan oluşan mağdurların on binlerce isimlerini Külliye’ye sunarak ses getirecek bir KHK ile bu vatandaşlarımızın göreve dönmesini bekliyorum. Kamuoyunda böyle bir beklenti var, hatta Ekim ayında çıkacağı söyleniyor.
Benim köşe yazarı olmam hasebiyle sadece Diyarbakır değil, aynı zamanda Anadolu’nun başka illerinden de benimle irtibat halinde olan insanlar var, ellerinde “kovuşturmaya gerek yok” mahkeme kararı var ve öylece bekliyorlar. İnsanın yüreği sızılıyor, bu haksızlık süresi niye bu kadar uzadı diye.
Topluma bir umut, bir moral, motivasyon olması açısından bu vatandaşlarımızın bir an evvel görevine dönmesinde büyük bir fayda olacağına inanıyorum. Sadece mağdurlar değil yakınları, komşuları, dost ahbapları da bir beklenti içinde olduğunu kamuoyunun malumudur.
Bir yanlış uygulama daha var, KHK ile ihraç edilenlerin bir kısmı hizmeti tamamlanmış diye emekliye ayrıldı, bunlardan bir kısmı emeklilik maaşlarını alıyorlar ama emekli ikramiyeleri, kıdem tazminatları hala ödenmedi, bu da ayrı bir haksızlık.
Bir an evvel bu haksızlıkların giderilmesi için Komisyonların daha pratik ve şeffaf çalışmaları, icap ederse KHK ile pozitif düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz.
Allah bu memlekete bu millete sabır ve metanet versin. Cennet misal bir yarım adada yaşıyoruz, iyi bir yönetim normu ile idare edilmediğimiz için bir türlü huzur bulamıyoruz.
Bu FETÖ’nün bu düzeyde azacağını şeytanın bile aklına gelmezdi, ama maalesef oldu. Yıllar önce az çok bir tehlike sezince, bir yazımda demiştim ki “Sen dünya çapında faaliyet gösteren bir örgüt olabilirsin ama unutma kökün Anadolu’dadır, sakın Anadolu’ya ihanet etme, kökün kurursa dal budakların zamanla kurur, yaprakların dökülür” belki de bundan daha manidar bir benzetme olamazdı, gel gör ki FETÖ aynen öyle yaptı ve başına gelen geldi. Ama saf, sadık ehli ibadet vatandaşlarımızın birçoğu mağdur oldu, bu da bir gerçek.
Bu ara bazı şereften yoksun kimseler de, “bana şu kadar para getir, seni temize çıkarayım” diyenler de oldu.
Ne yazık ki kimi vatandaşlarımız intihara kalkıştı, hatta bazıları intihar dahi etti. Diyarbakır’da bir öğretmen vefat ettikten sonra OHAL komisyonundan göreve iade kararı çıkması duyanları çok üzmüştü.
Bazı vatandaşlarımız da bu KHK mağdurlarına sırt çevirdi, bunlar toplumdan soyutlandılar.
Maalesef bu süreçten bize de dert kaldı, izdirap kaldı.
Onun için OHAL komisyonlarının daha pratik çalışmalarını bekliyorum, kamuoyu bir beklenti içine girmişse, bu umudun sönmesine meydan vermemek lazımdır diye düşünüyorum.
İnşallah hak ve adalet adına yararlı gelişmeler olur da, bütün bu olumsuzluklara rağmen teselli olmaya, bu dertleri unutmaya çalışırız.
Haydi hayırlısı, dua etmeyi unutmayın.
Eyüphan KAYA