Deve kuşu gibi kafasını kuma gömen bazı insanlar Cumhuriyet deyince Atatürk ilke ve inkılapları ile yönetilen vesayet sisteminden başka bir şey akıllarına gelmiyor. Halbuki Resul-i Ekrem Hz.Muhammed (sav)’nin Medine’de kurduğu ve bir nevi dünyanın ilk yazılı anayasası ile yönetilen yönetim biçimi cumhuriyet yönetiminin alasıydı. Arasındaki arasındaki fark; birinin kırmızı çizgilerini Allah’ın Resulu Allah rızasına uygun sabiteler koymuştu, Ladini cumhuriyetlerde de beşer kırmızı çizgi koyuyor. Başka bir ifadeyle biri “İlahi Öğreti” ile diğeri “Beşeri öngörüyle” yönetiliyor.
Mahir Ünal’ın ülkemizdeki çarpık cumhuriyet sisteminin hayata verdiği onlarca sıkıntılardan sadece bir tanesine değinmesi bazı statikocuları, Atatürk ve İlkelerinden geçinen insanları yerinden hoplattı.
Halbuki Mahir Ünal’ın söyledikleri %100 doğru ifadelerdir, ama yanlışların doğrulara ağır bastığı bir düzende yaşıyoruz.
Mahir Ünal Siyasetçi olduğu için önce siyasetçilerin gereksiz eleştirilerinden yola çıkalım.
Bahçeli,
Partisinin Grup Toplantısı'nda Ünal'ın açıklamalarına tepki göstermiş ve "Cumhuriyet'in Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenler talihsiz, tarifsiz ve temelsiz yanlışın pençesindedirler" diye konuşmuştu.
Görüyorsunuz hemen Türk, Türk diye sıralamış, yahu bu dil 85 milyon vatandaşın iletişim aracıdır, devletin resmi dili olması hasebiyle, Türk Dili, Türk Kültürü demeye gerek var mı? Cumhurittfakının kenarında durup ülkenin geleceğini karartınız, müsaade edin bu millet huzur içinde yaşasın, hiç merak etme şimdiye kadar Kürt, Kürt demedik bundan sonra hiç demeyiz, böyle boş beleş işlere ayıracak zamanımız yok. Biz bu ülkenin öz sahibi ve birinci sınıf vatandaşıyız ama Türk değiliz, ayrıca bizim elimizde değil Türk olmak ya da Kürt olmak.
Kılıçdaroğlu;
“Halkın ne konuştuğunu dahi bilmiyorlar. Ya sen hiç Karacaoğlan’ı dinlemedin mi kardeşim. Bu insanlar tertemiz Türkçeyle ne yazdılarsa bugün biliyoruz ya. Sen Yunus’u bile bilmiyorsun. Bugün parantez açalı Bahçeli buna sözde çok kızmış. Ne olacak koşa koşa gidecek yine kucaklayacak. Bu anlayış ne anlayışıdır biliyor musunuz? Bu anlayış SADAT kafasının anlayışıdır: 'TC devletini kaldıracağız ASRİKA diye bir devlet kuracağız, başkenti İstanbul olacak, dili de Arapça olacak'"
Bak hele meseleyi nerelere götürdü, behey adam Avrupa Birliğini kıskanıyor, alkışlıyorsun da İslam ülkelerinin birliğini niye yadırgıyorsunuz.
Konfederal İslam Devleti kurulsa biz yinede dinimizle, dilimizle, kültürümüzle yaşamayacak mıyız? Korkmayın İlahi sistem herkese hayat hakkını veriyor, Kemalist sistem gibi haşa despot bir düzen değildir, kişi bir başkasına sıkıntı vermedikçe onu cezalandırmaz.
İki milyarlık İslam dünyasıyla irtibatımız oluşursa, diyalogumuz gelişse, ekonomik iş birliğimiz teşekkül etse fena mı olur?
İslam toplumu aralarında çizilen sınırları dahi kaldırsalar her açıdan olumlu yönüyle beş adım öne çıkarlar diye düşünüyorum.
Şimdi gelelim Kemalist Cumhuriyetin Türkçeye verdiği sıkıntıya
Bir defa hem Bahçeli hem Kılıçdaroğlu ikisi de bom boş konuşmuş bu işin ispatı ortada,
Buyur beraber bakalım.
*Ticaretin T’si ile Teyyib’in T’si aynı harf,
*Zalımın Z’si ile Zinetin Z’si aynı hatf,
*Hakıl(Yaratan), Halık(Hilak eden, yok eden), Halık(Berber) aynı harf,
*Kalem ile Kelamın K’si aynı harf…
*Allah’a kul anlamına gelen ayn harfının karşılığı yok Abd(t) diyoruz,
*Kelimelerin sonunda (d) harfi gelmezmiş Hamid-Ham-it, Ferid-Fer-it, Muhammed’i-Muhammet… yaptılar
Kim hangi gerekçeyle Türkçeye bu sıkıntıyı verme hakkını kendinde Buldu/buluyor?
Neymiş efendim Türk Dil Kurumunun ortaya koyduğu ölçülermiş. Haydi oradan! Osmanlı dili ve özellikle İslam’i kelimeleri dilden çıkarma çalışmalarından başka bir şey değildir.
Mahir Ünal’ı tebrik ediyorum, bu zamana kadar sessiz kalması belki bir eksiklikti.
Ama bir açıdan da yerinde bir tespit/tesbit denilebilir.
Şaka bir yana eğer Türkiye'nin yeni yüzyılında bu yanlışlara sımsıkı sarılarak devam edilirse vay halimize!
Haydi hayırlısı