Yasalar, bireyin hukukunu korusun, kişiler arasındaki sorunu çözsün ve hayata bir huzur/değer katsın diye yapılır. Eğer bir yasa huzur ve güven ortamını oluşturmaktan çok toplumsal huzur ve mutluluğa sıkıntı veriyorsa o yasanın bir an evvel değişmesi lazımdır.
Ülkemizde son yıllarda kadın erkek ilişkisi ile ilgili, aile fertleri arasındaki hukuku sözde düzenleyen yasalar o kadar dengesiz ki, her gecen gün sıkıntılara yol açıyor, cinnet ve cinayetlere sebebiyet veriyor.
Bunun içinde, din ve namus kavramına savaş açan, kültürel ve ahlaki değerlerimizi tanımayan İstanbul sözleşmesi var!
Süresiz nafaka haksızlığı var!
6284 numaralı yasa var!
Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi meselelerde aslan kesilirken bu zulümlere karşı pasif kalması kabul edilemez. Bu sıkıntıları gidermek TBMM’nin birincil görevidir.
İstanbul Sözleşmesini savunanlar “kadına yönelik şiddeti önleme ve kadın erkek eşitliği” deyip, bu vitrinlik ifadelerle halkı aldatıyorlar.
3.Maddenin (f) fıkrası babanın çocuklarına olan nasihatine dahi sınırlama getiriyor, kız çocuğu kadın olarak kabul edip hal ve davranışlarında dokunulmaz kabul ediyor,
4.Maddesi “cinsel yönelim” hakkından bahsediyor,
12.maddenin 5.bendi ahlak, kültür, namus ve dini değerlere savaş açmış,
Toplumsal cinsiyet eşitliği defalarca sözleşmede geçiyor ve eşcinselliğe göz kırpıyor,
48.maddesinde mahkemelik olan karı koca arasını yapmak için arabuluculuğu yasaklıyor.
Bazı sinsi insanlar, bu sakıncalı maddelere hiç dokunmadan “kadın cinayeti” deyip atıp tutuyorlar, yazıklar olsun!
Bunlardan biri de Canan Güllü’dür, ona tek taraflı program verip sözleşmeyi sakıncalı yönünü örtbas ederek anlatmasına fırsat veren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti(TGS)’dir.
Süresiz nafaka olayı ayrı bir dert, ayrı bir bela! kadın kocasının parasını yiyerek başkasıyla gönül eğlendiriyor, buna karşı sesini yükselten koca da cezalandırıyor, kadının özgürlüğüne karışamasın deniyor. Buna karşı sessiz kalanlara yazıklar olsun, Meclisin buna karşı sessiz kalması hiç yakışmıyor, hiç olmazsa gavurlar kadar adil olun demek içimden geliyor.
6284 numaralı yasa bir ucube, bir an evvel ıslah olması lazım. “Kadının beyanı esastır” deyip erkeği yok saymak hangi hukuk mantığına uyuyor acaba?
Bu yasa adalete katkı versin diye şöyle ıslah edilebilir;
1-Kadın şikayette bulunduğu zaman mukaddesatı üzerinde yenin içmeli ve şikayeti yalan çıkarsa cezalandırılmalıdır,
2-Evden uzaklaşan erkek isterse ona kalacak yer verilmelidir,
3-En çok 3-7 gün zaman aralığında erkeğin ifadesine başvurulmadır.
Şimdi soruyorum kadının beyanı esastır deyip kocayı evden uzaklaştırmak yüz binlerce sıkıntılara sebep olurken, bunun ıslahı için neden bir çaba gösterilmiyor?
Hukukçuların neden sesi çıkmıyor?
Avukatlar neden basbas bağırmıyorlar?
Vekillerin çoğu niye suskun?
TBMM bu sorunu gidermeyecekse ne işe yarıyor?
Bu yasa bir felaket ve hukuk kavramına gölge düşürüyor, adaletin tecelli etmesini engelliyor.
Başta Adalet bakanlığı olmak üzere tüm ilgililerin harekete geçmesi lazımdır.
Benden söylemesi