Gayri müslim toplum dahi hak hukuk, toplumsal değerlerle ayaktayken İslam Toplumunda hayatı yaşanır duruma getiren en önemli değer Allah’ın rızasıdır. Hayata kalite katar, dünya ahret dengesini sağlar, bir mümin için adetini ibadete çevirir.
Kişi Allah rızası için yaşar, onun için yer, onun için uyur, onun için dinlenir.
Allah rızası için temizliğe dikkat eder, onun için yıkanır, onun için giyinir, avret yerini örter.
Allah rızası için anne babasına saygı, ilgi gösterir,
Allah rızası için komşuluk hakkına riayet eder,
Allah rızası için çalışır, kazanır ve paylaşımcı olur,
Allah rızası için evlenir, yuva kurar ve aile olur,
Allah rızası için evlenir eşinin tarzına, sıkıntısına katlanır,
Allah rızası için yaşar, O’nun rızası için ölür.
Bunu ancak “sabırla” yapmak mümkündür, dolayısıyla “Muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir” ayetini hatırlayarak kendine ayar verir.
İşte kulluk budur, mümin olmak bunu gerektiriyor, başka türlü menfaat endeksine bağlı çalışır ve hayat çekinmez olur.
Hayat karşılıklıdır, sen varsan, ben de varım,
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez mantığıyla sosyal hayatta başkasıyla irtibat sağlar.
Apartmanda ara parasını dahi düzgün vermez, kuruş hesabını yapar,
İş yerinde alınan çay şeker parasını vermez,
En önemlisi de vaktinde Allah rızası için evlenip yuva kuramadığı için çok yönlü sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı gibi yaşadığı toplum çeyrek asır sonra yaşlılık moduna girer/girdi.
Dünya istatistikleri gösteriyor ki anne başına düşen çocuk sayısı 2.8’in altına düşünce toplum yavaş yavaş “yaşlılık moduna” giriyor.
Şu belalı gerekçelerle maalesef ülke olarak biz de “yaşlılık modona” girdik hatta akşam haberlerinde dile getirildiği gibi “çok yaşlı” kategorisine adım attık.
Genç yaşta zina serbest, evlenmek yasak, yasak çağını aşanlarda da evlenmek çok pahallı ve zor.
“Önce iş, sonra eş” mantığıyla sözde eğitim öğretime sarılmak,
Bir ailede hem anne hem babanın çalışması,
Şiddet kavramını çeşitlendirerek bu gerekçelerden birini bahane ederek boşanmaların meydana gelmesi.
*Ekonomik şiddet, eşim eve yeterince harçlık bırakmıyor,
*Psikolojik şiddet, eşim bana bağırıp çağırıyor, geçende erkek arkadaşım bize gelmişti, eşim eve gelince bana ters baktı,
*Cinsel şiddet, istemediğim halde eşim benimle cinsel ilişki kuruyor,
*Fiziksel şiddet, eşim beni dövüyor.
Bu şiddet türlerinin de sınırı belli değil, sınırını kadının elinde, gel de bu aileyi idare et.
Derken ya tek çocuklu ya da iki çocuklu evlilikler ya da çocuksuz hayat başlandı.
Siz gidin bu müjdeyi mor çatılılara verin, yeşil feministlere verin “aileler dağılıyor” diye, milyonu aşkın boşanmalar gerçekleşti; eşler ortada kaldı, çocuklar “sosyal yetim” durumuna düştü, istedikleri kadar kadeh kaldırıp gülme krizine girmek onların hakkıdır, çünkü başardılar, artık başarılarını kutlamaya hakları var.
Nasıl olsa onlar;
Kozmetik sanayiye bol bol müşteri buldular,
Moda dünyasına alan açtılar,
Beyaz kadın ticaretine sermeye oluşturdular,
Dış düşmanla el ele vererek aile yapımızı bozdular,
Bu toplumu bin bir türlü oyunla “yaşlılık moduna” soktular.
Haydi bakalım bir zamanların Almanya’sı gibi dışarıdan genç nüfus ithal edelim.. vs…vs.
*İslam toplumu Allah rızasını kaybederse böyle sefil duruma düşer.
Peygamberimiz (sav); “Evlenin, çoğalın kıyamet günü sizin çokluğunuzla iftihar edeyim” dediği halde bizimkiler sanki oyuncak seçiyor, “elektrik alamdım” deyip o onu, o onu reddediyor.
Sonuçta sorun ve sıkıntılar doğuruyor öyle ki devletin varlığı dahi tehlikeye giriyor. Soruyorum şimdi insansız devlet ne işe yarıyor? hani bir kelamı kibar vardı; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” nerede kaldı o tarihi söz?
Ne yazık ki devlet büyükleri ya bunu göremiyorlar ya da gaflet ve delalet içindedirler.
Olmuyor olmuyor!
Bu kadar Avrupa’nın ayaklarında paspas olmayalım bence.
Babam beni 16 yaşında evlendirdi, eşim saklı nüfustu, 6 çocuğumuz vardı, sorunun çözünmesi için uğraşıyoruz, nüfus müdürü eşime “sen kendi rızanla mı evlendin?” diye soruyor, adam kahroluyor tabi ağa babalarına hesap veremiyor nasıl bir ailede 6 çocuk olurmuş diye.
İşte mesele budur kardeşim, bir kız ya da erkek kırk namahreme elini verirse artık o el’den hayır gelmez, o eller temiz eller bulamaz, şu üç günlük dünyada sefil ve kirli göçüp giderler. Bu şekilde işi nefse bıraksanız her nefis gevezelik ister, günah ister, birçok kişiyle yatıp kalmak ister, cehenneme kişiyi sürükler.
Benden söylemesi.