Değerli dostlar, üç yılı aşkındır Türkiye Aile Meclisi “önce aile” sloganı ile şu İstanbul Sözleşmesi ve ona bağlı gelişen olayların ne kadar büyük bir tehlike olduğunu dillendiriyorduk, maalesef bazılarına şaka gibi geliyordu.
Bu sözleşmenin vitrinlik, aldatıcı iki maddesi hep günleme geliyor: Kadın erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddeti engelleme, ikisi de kulağa hoş geliyor, ama kimse sormuyor ki neden onlarca kez bu sözleşmede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği geçiyor? Cinsel eğilim nedir? LGBT neyin nesi? Yahu erkek erkekle nasıl evlenir? Kadın kadınla nasıl evlenir? Kadın erkek hamamı/tuvaleti aynı olur mu?
“Bir kadın ile bir erkek arasında sorun oluşursa kadının beyanı esas olup erkeğin beyanı dikkate alınmaz” ifadesinin olduğu bir yasa ile hak hukuk yerini bulur mu? Bunlar hepsi İstanbul sözleşmesinin getirdiği belalar.
Yine müteşekkiriz ki Cumhurbaşkanımız dert edinip oluşturduğu çalışma ekibi ile bu sözleşmenin iç yüzü araştırdı, sıkıntılarını fark etti ve en son Tüm duyarlı vatandaşlarımızın bu yanlış harekete karşı dik durmalarını dillendirdi. Yani toplum bu lanet olası sözleşme ve ona bağlı yasaların değişikliğine hazır olsun demek istedi galiba, yoksa bu edepsiz, güçlü ve dünya destekli güruh ile kuru kuruya boğuşmak topluma bir şey kazandırmaz.
Bir de bazı ucuz eleştirmenler var, diyorlar ki; “kendisi iktidardır, iktidar şikayet merçii değildir, kendisi kabul ettiği gibi reddetsin, bitti gitti” bu yaklaşım doğru değildir. Bu melanetli hareketin arkasında büyük güçler var, cumhurbaşkanımız bunu fark edince bu sözleşmenin reddedilmesinin kolay olmadığını anladı ve halkı uyardı, harekete geçmeleri için tabir yerindeyse emretti, bekli de dolaylı bir şekilde imdat istedi.Meydanı bunlara bırakmayın dercesine.
Bakın bakayım bu sözleşmenin araksında kimler var?
*Barolar birliği var,
*Tabipler birliği var,
*Tüm Mimarlar Mühendisler odaları var,
*Belediyeler birliği var,
*Sözüm ona İnsan Hakları Derneği var,
*Denge Denetleme Ağı(DDA) var,
*Feminist gruplar başta olmak üzere birçok dernekler var,
*Avrupa birliği var,
*Birleşmişmiş milletler var,
Kısacası ırz ve namus düşmanları, aile düşmanları ne kadar oluşum varsa kol kola vermiş.
Bunlar Avrupa’da aldıkları haram paranın tanına varmışlar, ruhları günahta keyfediyor, Allah’a meydan okumak, İslam’a karşı mücadele etmek için bir sözleşme ellerine geçmiş kolay kolay bırakırlar mı?
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşında dediği gibi;
“Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli,
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli”
Ama bu ve benzeri sözleşmelerle namahremin eli Namusumuza da, Kitabımıza da Camimize de dokunuyor maalesef!
Hepiniz şahitsiniz Diyanet Reisi Prof.Dr.Ali Ertbaş’ın Ankara Hacı Bayramı Veli camisinde 24 Nisan Ramazan ayının ilk günü, ilk Cumasında okuduğu hutbeye İstanbul Sözleşmenin katkılarıyla müdahale edildi.
Hani bir laf var “sigarayı bırakmanın en iyi yolu hiç içmemektir” keşke biz de Rusya gibi, Macaristan gibi, Ermenistan gibi hiç uygulamasaydık. Ama keşkeler insanın motivasyonunu düşürüyor, kim getirdi, nasıl kabul edildi? Bu süreçle ilgili dedikodular yaparak zaman kaybetmemiz doğru değildir. Bilinen bir gerçek şu gecenin 11’inde 4 partinin firesiz oyları ve 246 oyla 26 dakikada Mecliste kabul edilmiş.
Biz özgeçmişe değil, özgeleceğe bakalım. Gerek cumhurbaşkanımızın konuşması, gerekse Numan Kurtulmuş’un konuşması olsun bu sözleşmenin iptali yönünden umut vericidir. Bize düşen bu haklı beyanların arkasında olduğumuzu ortaya koyabilmektir, halkı bu konuda uyarmaktır. On milyonlarca imza ile bu sözleşmenin feshi için bir zemin hazırlamaktır.
Sadece bu sözleşme ile işimiz bitiyor mu? hayır tabi,
Milli Eğitim müfredatımızın düzeltilmesi,
Televizyon dizilerinin kontrol altına alınması,
Mukaddesatımıza yapılan saldırıların cezasız kalmaması,
Devletimizin dini değerlerimizle barışık hale getirilmesi: Faizin, Kumarın, Zinanın yasaklanması, İhale ve rant peşinde olup Külliyenin yönetim anlayışına gölge oluşturan kimselerin deşifre edip cezalandırılması, sosyal devlet anlayışı gereği kimsenin aç ve açıkta kalmadığı günlerin gelmesi için bir çabanın ortaya konulması, bekarlarımızın evlenmeleri için kolaylık sağlanması, ev hanımlığı bir değer haline getirilerek anneliğin değerinin fark edilmesi gibi önemli çalışmalar bizi bekliyor, ama bunlar ancak devlet millet elele vererek yapabilir. Yoksa bu melun, ahlak dışı kesimlere karşı kuru kuruya tepki ortaya koymak çare değildir.
Benim kanaatim budur, siz ne düşünüyorsunuz bilemem.