15 Temmuz müdahalesine kadar hep kendini haktan farklı tutan, heykelin önünde taparcasına selam duran, bir yerlerden emir gelir gelmez halkın üzerine çullamak için zevkle harekete geçen soytarılar ordumuzun içinde vardı. Buna karşı olan subayları da her fırsatta diskalifiye ediyorlardı.Tıpkı her darbe sürecinde yüzlerce subayın ordudan ayrıldıkları gibi.
Vatandaşın “Peygamber ocağı” deyip, gözü gibi koruduğu, eleştirilmesine dahi tahammül etmediği ordunun içindeki bu hain herifler 15 Temmuz’da son ihanetlerini yaptılar. İlk defa halk ölümü göze alarak sokaklara indi. Mevlam bu hain FETÖ çetesinin cesaretini aldı ve halk onları esir aldı.
Ondan sonra bir aya aşkın 81 ilde etkinlikler düzenlendi, bu hain darbenin zararları anlatıldı. Ancak şu var ki ilk 3-5 günden sonra halkın bu kıyamına devlet karıştı ve her geçen gün etkinliğe ilgi azaldı, artık il müdürlükleri çadırlar açmaya başladı, kendini birilerine beğendiren birileri buraya akın etti.
15 Temmuz’un kıyam ruhu; desteğini Ezan, Sala, Tekbir, Vatan ve Bayrak sevgisinde almıştı, valiliğin ilk uygulaması Tevhit Bayrağını engellemek oldu.
Son yıllarda birkaç saatliğine gidip uzaktan bakıyorum, gecenin ruhu değişti. Hırsız arsız kimi siyasetçi, kimi bürokrat FETÖ’ye lanet okuyor, o arada malı da götürüyor. Allah aşkına bu 15 Temmuz ruhu ile bağdaşır mı?
Halkın kahramanlık destanına Devlet el koydu, her gelen yıl 15 Temmuz anma gününe vatandaşın ilgisi azalıyor.
Diyarbakır’da ilk yılda ilk haftada üç kişilik tertip komitesinde çalışanlardan biri bendim, valilik işin işine karıştıktan sonra mesafeli durmaya çalıştım. Çünkü ben perde arkasında halka yanlış yapacak adam değilim. Valisi de Velisi de 15 Temmuz’u anmaya hakkı var, ama protokolün soğuk havası içinde kutlamak, bir anlamda iş icabı kutlamaktır. Böyle giderse diğer Milli Bayramlar gibi küçülüp küçülüp valiliklerin önünde anılacak, ilginç olan az kişinin buna dikkat çekmesidir. Galiba yazar çizerlerden bir ben dert yanıyorum.
15 Temmuz Kıyamı;
*Kemalizm kök salsın diye yapılmadı,
*Aile yapımızı bozan yasalar hayatta kalsın diye yapılmadı,
*Türkiye Cumhuriyeti Türk devleti şeklinde evrilsin diye yapılmadı,
*Gençlerimiz özünden kopup ikinci sınıf gavur hayatı yaşasın diye yapılmadı,
*Kimi siyasiler ve bürokratlar devletin kaynaklarını kendi lehine kullansınlar diye yapılmadı,
*Zengin daha zengin, fakir daha fakir olsun diye yapılmadı,
Yukarda zikrettiğim gibi 15 Temmuz ruhunu Ezan, Sala ve Tekbir besledi, Şahadet ve Gazilik gibi manevi değeri yüksek unvanlarla değer kazandı, biz sistem olarak bu değerlere savaş açmışız, Allah’ın yasakladığı her şeye bil fiil çanak tutuyor, edep ve haya kavramlarını hayatımızdan uzaklaştırıp hapsetmişiz.
Hüzünlenmemek elde midir?
15 Temmuz gecesi oğlumun düğünüydü, gelin damadı eve bıraktıktan sonra ben Yalçın Asiltük adında, yeğenlerimden birinin kocasıyla Ak parti il binasına gittik.
Oğlum, gelinimle bir değerlendirme yapıp, bir saat sonra gelinimi babasının evine bırakıp meydana iniyor ve ben bunu 2 ay sonra başkasından duyuyorum.
Peki derdin nedir derseniz?
15 Temmuz kıyamı sivil bir platform tarafından anılmalı,
FETÖ terör örgütü anlatıldıktan sonra Ezan, Sala, Tekbir, Bayrak ve Vatan kavramına endeksli konuşmalar yapılmalı,
Be değerlere ters düşen ne kadar yasa ve yönetmeliklerimiz varsa en kısa zamanda değişmeli,
Eğer varsa bir protokol orada halkın ileri gelenleri, o gecenin kahramanları orada oturmalıdır diye düşünüyorum.
Benim halisane kanaatim budur, olur mu olmaz mı? Orasını bilemem,
Ama her yıl bu soğuk anma tarzını görünce hüznüm artıyor, bunu da söyleyeyim.
Allah hayra vesile etsin, söz, duruş ve davranışlarımızı.
Selam ve dua ile…