Vatandaşın konuşmasına müsaade edin beyler
Fikir üretmek, akıl vermek olarak görülemez, vatandaşın sesini duymanız lazım, ama sloganik seslerden de uzak durmak gerek.
Bilinen bir söz var “insanlar bildiklerinin esiridirler” yanı ne biliyorlarsa yorum ve değerlendirmeleri ona göre yaparlar. Bir tartışmada sizden farklı düşünen biri varsa en az sizin kadar kendini haklı biliyor, fakat iletişim dilini bilginiz eşliğinde kullanarak onu ikna edebiliriniz.
Ayrıca “devlet aklı” deyip mevzuları muğlak hale getirmenin de bir gereği yoktur. Alışılmış çaresizlik gibi, günahlarla yaşamaya, suça bulaşmaya alışmak doğru değildir.
Beşiri vakasında devletin karnesi negatif(-) çıktı
Beşiri’deki uzman çavuş M.O. mahkemede tahliye değil berat da alsa kamuoyunun vicdanında bu vaka kaba bir cinayet olarak kalacaktır.
Zinanın yasalarda serbest olması, 6284 numaralı yasanın bu beraberliğe müsaade etmesi, bu davayı temize çıkaramaz. Yasalar, hukuk/vicdanla çelişiyorsa yüksek sesle konuşmak sağduyu sahibi kimseler üzerinde vaciptir, sessiz kalanlar düşünsün! “haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır” diyen bir peygamberin ümmetiyiz.
Kürt meselesini hala da anlamak istenmiyor.
Yanlış bilme meselesine örnek vermek gerekirse, ülkemizdeki Kürt meselesi hakkında kamuoyunun sahip olduğu bilgi/algı örneği verilebilir. Yarım asır boyunca devlet buralarda bin bir türlü zulüm etmiş, Aburrahman Dilipak’ın geçende bir yazısında iddia ettiği/belirttiği gibi 1976’dan beri Öcalan MİT’le iş birliği içinde PKK diye bir örgüt türetip, Kürtlerin başına bela ettiler. Kürt gençleri din ve namustan soğutuldu, öyle ki CHP’yi beğenmeyen aşırı solcular HDP’ye geldiler ve kamuoyu “Kürtler bölünmek istiyor” diye feryat ediyorlar.
Kürt hakları adına bir talebi dile getiren olsa hemen PKK ile irtibatlandırarak vatandaşın kendini ifade etme hakkını engelliyorlar.
Bazen Türk vatandaşlarımıza işin gerçek yüzünü anlatıyoruz hayret edip “hala hala demek ki devlet bu sorunu şimdiye kadar bize yanlış aktarmış” diyor.
Ben 1962 doğumluyum bölgedeki sorunların bir kısmını bizzat yaşamışım, Kürtçe konuşmanın yasal olarak yasak olduğu süreci hatırlıyorum. Gel de kendi öz vatanında bu sıkıntıları yaşa, haktan reva mı? Ama bıkmadan soğumadan yeri geldiğinde aynı dozda bu sorunu dile getiriyoruz.
İçişleri Bakan yardımcısı Başkanlık sistemi referandumu arifesinde Diyarbakır’a gelmişti. 50 civarında sözüm ona duyarlı vatandaşla Lizuz otelde bir görüş teatisinde bulunuldu. Konuşanların çoğu maşallah havadan sudan konuşup kardeşlik edebiyatıyla konuşmalarını bağlıyorlar. Söz sırası bana gelince ben sadece üç dakika konuşmak istediğimi söyleyerek konuşmama başladım.
Kendimi tanıttıktan sonra dedim ki;
*Geçen sene İranın Yezd Kentinde Dünya İslam Formunun bir konferansına katıldım. Ruhani’nin selamlarıyla konuşmasına başlayan bir Ayetüllah dedi ki “Biz Kürt vatandaşlarımıza minnettarız, onlarla birlikte kalkınıyoruz.” biz de devlet büyüklerimizden böyle iltifat içerikli konuşmalar bekliyoruz.
*Bir sürü yalan yanlış bilgilerle dolu T.C.İnkılap Tarihini mecburi ders olarak bütün öğrencilerimize okutuyoruz ve niye bu memlekete huzur gelmiyor diyoruz, bu bir çelişki önce bu İnkılap Tarih dersinin içeriğini düzeltmek lazım, Kürt bunun neresinde?
*Ben bir Kimyacıyım insan vücudunda bir çok madde var, ama birinin eksikliği insanı hasta düşürüyor, hastaneye gidip teşhis tedavi o eksikliği tamamlayınca vücut yavaş yavaş dengesini buluyor, şimdi Ortadoğu coğrafyasında Kürt, Türk, Arap ve Farlar yaşıyor bu bölge tıpkı bir vücut gibi olduğuna göre Kürtler hasta olsa diğerleri rahat edebilir mi?
Sabahattin beyin yüz ifadesini görecektiniz, mosmor olmuş, bu anlattıklarımdan pek hoşlanmadığını değerlendirmeden fazlasıyla hissettim. Peki birilerinin hesabına gelmiyor diye hakkı söylemeyecek misiniz? Üstat Bediüzzaman diyor ki; “Hakkın hatırı alidir hiçbir hatıra feda edilmez” aynen o şekilde birilerinin hoşuna gitse de gitmese de hak olanı söylemeye devam edeceğiz.
Başkasının birikiminden yararlanma zamanıdır.
Eğer ortak bir akla ihtiyacımız yoksa neden Bakanların, Cumhurbaşkanının danışmanları var? Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu neden kuruldu? Yalnız aramızda bir fark var, onlar parayla fikir üretiyor, bir İslam’ın ve imanın gereği fikri sorumluluğumuzu Allah rızası için yerine getiriyoruz.
Tabi tarafsız bir vatandaş olarak yeri gelince “kral çıplaktır” diyebiliyoruz. Yine söylüyorum Beşiri olayında hakim çuvallamıştır. Bu tecavüzcü uzamın dışarıda olması onun can güvenliği için de sakıncalıdır. Yarın çarşı pazarda “ihkakı hak” tarzında bir saldırı olursa karar veren hakim de bu cinayetin dolaylı sorumlusu duruma düşer, benden söylemesi. Üç beş kitap okuyarak hukuk öğrenilmez, hukuk insanlığım müktesebatı, hayatın insanlara kazandırdığı tecrübelerin toplamıdır. Evet gavurları taklit ederek yazılan bu yasalara göre bu coşkun ceza almayabilir ama Hakimin takdir hakkı denen bir şey var. Hatırlarsanız Yusufiler olarak kendini adlandıran bir grup insanımız 10 yıl boyunca tutuklu yargılandılar ve delil yetersizliğinden bir karara bağlanmadığı için müruru zamandan dolayı davaları düştü.
Vatandaşın konuşmaya hakkı var
Bu ülkenin yasaması da yargısı da yürütmesi de vatandaştan sorulur, Türkiye eski Türkiye değildir. Yargı mensupları da Bakanlar da Vekiller de Vatandaşa hizmet eden muvazzaf kimselerdir. Artık bunu içimize sindirmeliyiz.
Bu tahliye kararı kamuoyu vicdanı yaralanmıştır, devlet adına çalışan mekanizma karnesine kocaman bir eksi bıraktı. Devlete bu zararı vermeye kimsenin hakkı yoktur.
Adaletin bir an evvel tecelli etmesi dileğiyle