Hayatta hayırlı/hayırperver insanların ismini yaşatırsanız, beraberinde hayır yaşar, huzur artar, iyi insanların değeri bilinir. Yanlış yapan insanların adını gündemde tutarsanız, gün gelir kimi insanlar o yanlış adamı model alıp benzer hatalara tenezzül edebilirler.
Bu paragrafın tutarlığı çerçevesinde bir değerlendirme yapmak gerekirse darbeci bir general olup daha sonra oluşturdukları konseyle, aldığı kararlarla hayata sıkıntı oluşturarak, devletin üzerinde bir zan, bir leke bırakan, yaptığı anayasayı “ancak” larla verilen hakların kısıtlanmasına sebebiyet veren, nerdeyse verdikleri hakları geri alan Kenan Evren’in isminin verildiği yerlerden kaldırılması kararı yerinde ve isabetlidir.
Özellikle dört partinin imzasıyla Meclisin bunun kabulü de takdire şayandır. keşke başka zamanlarda da siyasi partilerimiz böyle bir araya gelebilselerdi.
Sene 2013 Ankara’da Türkiye küçük Millet Meclisleri (TkMM) toplantısında Mecliste grubu bulunan dört partiden birer vekil toplantıya çağırmıştık, soru cevap şeklinde memleket meselelerini değerlendiriyorduk. Ben şöyle bir soru sordum; “bakınız ne güzel 4 farklı partinin vekilleri yan yana oturmuş meselelere sağduyu ile yaklaşıyorsunuz, Mecliste de asgari müşterekler etrafında bir araya gelemez misiniz?” Cevap “Tabi ki bir araya gelebiliriz, mesela bir defa hayvan hakları konusunda bir araya geldik.” Bence siyasi eğilimimiz ne olursa olsun bazen tüm parti yönetimlerinin bir araya gelmeleri için onları uyaralım. Bu tür faaliyetler topluma hoş görü olarak yansır.
Demek ki canınız isteyince bir araya gelebiliyorsunuz. Mesela İstanbul sözleşmesinin onaylandığı gece de dört parti tarafından firesiz 246 oyla kabul edilmiştir. Ama maalesef burada şer üzerine bir ittifak olmuş, bilerek mi bilmeyerek mi orasını bilemem. İnşallah bir gün dört partinin katılımı ve desteğiyle bu sözleşme iptal da edilir.
Neyse sadede gelelim mesele şu; Kenan Evren’i yaptığı yanlıştan dolayı hayattan silme gibi bir niyet yapmışken burada durmayın, başka başka da ondan kalma yanlışları da ters yüz edin, düzeltin derim.
Mesela;
*Mesela 24 Kasım Öğretmenler günü,
*Anayasal düzenleme,
*Milli güvenlik kurulunun kaldırılması vs.
Bana sorsanız öğretmenler günü 30 Mart olmalı, çünkü o gün 4+4+4 eğitim sistemi getirilerek vatandaşımızın 8 yıllık aralıksız mecburi eğitimden kurtulması sağlandı, Kur’an-ı Kerim ve Siyerünnebi tercihli olarak müfredata girdi, Kürtçe dersleri tercihli ders olarak müfredata yer aldı. Tam da Kürtçe açısından bir özgürlük süreci başlamıştı ki, “sen misin sorunu çözen?” dercesine sözüm ona Kürt haklarını aradığını söyleyen bir parti, bu derse karşı boykot çağrısı yaptı. Halbuki “yetmez ama evet” demeleri gerekirken bu sürecin olumlu gelişmesine katkıda bulunmadılar.
24 Kasım hangi gerekçeyle öğretmenler günü oluyor?
Mustafa Kemal’i kim hangi gerekçeyle başöğretmen seçti?
1 Kasım’da harf devrimi yapılarak bu halkı kökünden kopardılar yetmiyor bu inkılaba öncülük yapan kimseyi başöğretmen yapmaya kimin hakkı var?
Ne zaman kadar bu haksızlıklara karşı sessiz kalacağız?
Darbe ürünü olan bu güne sahip çıkmak vicdanı hür, irfanı hür kimselerin akla sahip kimselere ağır gelmez mi?
Ondan dolayıdır ki bu günde Konya valisi, birilerine “sen öğretmen misin birader!” deyip fırça atıyor bence.
Ondan daha önemlisi 82 anayasasıdır. Üzerinde 37 yıl geçti hala da sıkıntısından kurtulamadık. Şu maddesini bu maddesini değiştiriyoruz ama özüne dokunamıyoruz.
İlk üç madde değiştirilemez, değişikliği teklif dahi yapılamaz. Maddeleri durdukça,
42.Maddede Türkçe dışında başka bir dil resmi dil kabul edilemez, eğitim öğretim dili olamaz ifadesi yer aldıkça,
66.maddede tüm vatandaşların Türk olduğu tarifi oldukça,
Siyasette de bürokraside de, sosyal hayta da sıkıntılar devam edecek.
Kendimize güvenmemiz lazım,
Halkımıza güvenmemiz lazım,
Halkın seçtiği vekillere güvenmemiz lazım.
Meclisi özgür bırakmamamız lazım. Eğer anayasada değiştirilemez maddeler varsa ve bu maddeler darbe ürünü anayasadan kaynaklanıyorsa demek ki adamlar ölmüş ruhları kabus gibi dolaşıyor, ya da aramızda o darbe ruhunu benimseyenler vardır.
Evren’in adını bırakıldığı yerlerden kaldırmak güzel de ama bu sembolik düzeyde kalmasın, getirdiği sıkıntıların tamamını kaldıralım derim.
Sultan Abdulhamid’in altını oyan İttihat ve Terakki partisiydi, Külliyenin temelini de neojöntürkler kazıyor, haberimiz olsun.
Hey ey alem 82 anayasası Kürtçe konuşmayı yasaklamıştı, inanır mısınız? Yahu böyle bir kabahat olur mu? Olsa da yasaya yazılır mı? Rahmetli Özal zamanında kaldırıldı da bir az nefes aldık vesselam.
Külliyeden de Meclisten de bu tür sıkıntılı yasa ve yönetmeliklerin bir an evvel düzeltilmesini talep ediyorum.
Gerisini ilgililer biliyor.
Daha huzurlu bir hayat yaşamak dileğiyle.
Eyüphan KAYA