Osmanlı İmparatorluğunun karma bir dili olsa da ağırlıklı olarak Türkçe olduğu anlaşılıyor. Ama Allah var Osmanlı tarihini okudum herhangi bir padişahın Türkçülük adına hareket ettiği hissi bende hiç uyanmadı. Daha çok hak hukuk, ilay-i kelimetüllah kavramları ön plana çıkıyor.
Malum insanın yaşadığı bu dar-ı dünyada sorunların olması kadar doğal bir şey yok, ancak sorularımızı azalttıkça hayatın kalitesinin daha da artacağı kesindir.
Bu dünyayı cennet hayatı gibi düşünmeye hakkımız yok, ama yaşanabilir bir dünya haline getirmek de vazifemizdir. İnsanlığın sorunlarını en iyi bilen yüce Allah ve onun elçileridir. Dolayısıyla Hz.Muhammed(sav)’nin veda hutbesine baktığınız zaman insanlığın başına bela olan sorunları bir bir sıralamış ve insanlık alemini bu konuda yanlış yapmamaya davet etmiş, uyarmıştır.
Aklımda kalan bir kaçını sıralayayım, Kan davası, Faiz, Zina, Kadın hakları, Asabiyet, genel olarak hak hukuk meseleleri konusunda insanlığı uyarıyor. Baksanıza bunları hepsi günümüz dünyasında hala birer sorun olarak duruyor. Her biri başımıza ayrı bir bela getirmeye devam ediyor.
Veda hutbesine on defa karşısındaki kitleye seslenen Muhammed aleyhisselatu vesselam iki defa “ey ehli iman”, üç defa “ey sahabelerim” beş defa da “ey insanlar” diye hitap ederek insanlığı bu sıkıntılı sorunlar konusunda uyarıyor.
Son uyarıcı olan Allah’ın peygamberi Hz.Muhammed’in bu çağrısına ya uyar dünya ve ahret hayatımızı kurtarırız, ya da nefis ve şeytanımıza uyarak her iki saadetten de mahrum kalırız.
Yukarıda Peygamber aleyhisselam uyardığı meselelere baktığımız zaman bu konuda dünyanın iyi bir sınav vermediği açıktır, ne acıdır ki o hastalıkları başını çeken devletlerden, milletlerden bir de bizim.
Faiz yasal olarak var,
Zina kanunen suç bile değil,
Kan davasını gütmek halk arasında halen mevcut,
Kadın hakları bir açıdan gerektiği gibi sahiplenmezken diğer açıdan aşırı bir şekilde savunularak başka bir sorun haline getiriliyor,
Asabiyet de günden güne bir balon gibi şişiyor, şişiriliyor.
Ne yazık ki ülkemizde bazı ilim ve kabiliyet açısında yetersiz, övünülecek başka bir vasfı olmayanlar dört elle ırkçılığa ve özellikle Türk ırkçılığına tutunuyorlar.
Peki onlara bir şey kazandırıyor mu? elbette ki hayır, sadece nefis ve şeytanlarına kazandırıyor dense yerinde olur galiba.
Bir insanın sahip olduğu değer konusunda hiçbir dahli/etkisi olmamışsa onunla iftihar etmesi kadar ayıp bir şey yoktur. Türk, Kürt, Arap, Acem olarak yaratılmak benim senin tercihin değil, yaratanın takdiridir, bu takdir ile iftihar yerine takdirin sahibi olan Allah’a şükretmen gerekir.
Şükretmek ise Müslüman olarak yaşanla mümkündür, baksanıza Türkler Osmanlı İmparatorluğu ile İslam’a boyun eğdikleri için kimi milletler Türk kavramını İslam ile özdeş görüyor, öyleyse Ey Türk vatandaşım senin çaren çıkarın Türkçülükte değil Müslümanlıktadır.
Gel Müslüman olarak,
Faizi kaldıralım fakir fukara rahat etsin,
Zinayı kanunen ve ahlaken yasaklayalım, iffet kavramı yaşayan bir değer haline gelip, kadın kıymet kazansın,
Kadına hak ettiği değeri verelim, zalim ve edepsizler utansın,
Asabiyeti kaldıralım tüm insanlar kendini huzur ve güvende hissetsin,
Daha kapsamlı bir ifade ile hak hukuk meselelerine hakkaniyet çerçevesinde yaklaşalım ki en zayıf ve kimsesiz vatandaşlarımız dahi kendini güvende hissetsinler.
Ne mutlu türküm diyene, bir Türk dünyaya bedeldir, Türkün Türk’ten başka dostu yoktur gibi safsatalarla kendimizi avutmayalım,
Türk olmakla mutlu olunmaz,
Bir Türk de dünyaya bedel değildir,
Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur cümlesi de anlamsızdır, 15 Temmuz’da az kalsın en büyük darbeyi bu halk Kürdüyle Türküyle Türk’ün teşebbüste bulunduğu bir darbeyle alaşağı oluyordu.
Onun için dikkat çeksin diye “Keşke her Türk Müslüman olsa” şeklinde yazıma bir başlık seçtim, benden hak adına bu uyarıyı yapmak geliyor tercih sizindir.
Nokta!