Malumunuz İslam dünyasının şahsı manevisi ülkemizde uyutulmuş vaziyette, onun içindir ki Üstat Bediüzaaman “ben Mekke Medine’de dünyaya gelseydim yine Türkiye’ye gelirdim” demiştir.
1453 yılında İstanbul fethedilince o zamanın parasıyla 55 BİN Dukka ödenerek Fatih Sultan Mehmet Han tarafından satın alınan Ayasofya Kılıç hakkı olarak Camiye dönüştürülmüştür. Hükümetin Bakanlar Kurulu Kararıyla 1934 yılında müzeye çevrilmiş ve sanki “Rahat olun, 1453 ruhunu esir alıyoruz, buralarda İslam’ı müzeleştirdik, artık hükmü geçersizdir” dercesine birilerinin gönlü hoş edilmiştir.
Bu kadar önemli olmasaydı üstat Bediüzzaman dönemin başbakanlarından Adnan Menderes’e önemli iki talepte bulununca biri Rislayei Nurun serbest bırakılması diğer ise Ayasofya’nın cami olarak tekrar açılması der miydi? Risleler ila halkımız taklidi imandan tahkiki imana geçecekti, Ayasofya’nın açılışı ise buralarda 1453 ruhu oluşturan İslam’ın hükmü geçerlidir mesajı verilecekti.
1977 yılında rahmetli Erbakan “Ayasofya bir gün açılacak/açılmalıdır” diye miting yaparken sabırla metanetle uğraş veren o ruh 15 Temmuz kıyamında ayağa kalktı ve bu gün semeresini verdi, veriyor.
Aramızdaki gizli sinsi düşmanlar hariç 83 milyon vatandaşlarımıza sesleniyorum, 15 Temmuz ruhuna sahip çıkın, bu ruh Ezan, Sala, Tekbir, Vatan ve Bayrak ile barışık bir ruhtur. Dünyamızın da ahretimizin de kurtuluşu bu ruhta saklıdır.
Tıpkı Mescidül aksanın özgürlüğüne kavuşması hikayesi gibi Hz.Muhammed(sav) zamanında düşünülen Beytül Madisi esaretten kurtulma planı, Hz. Ebubekir zamanında devam etti, ama Hz.Ömer’in hilafetinde nasip oldu. Büyük işler yapmak isterseniz mega planlarınız olacak, ona göre de kocaman bir sabrınız olmalı tabi.
10 Temmuz Dünya Hukuk gününde saat 14:53’de açıklanan Danıştay kararı şanına layık bir anlam ifade ediyor. Hem biz Fatihin sahip olduğu adalet ruhundan uzun zamandır Hitlerin tarikatına girmişiz, aldığımız darbe, çektiğimiz sıkıntı o kadar büyük ki bu tahribattan nasıl kurtulacağımızı bilemiyoruz.
24 Temmuz’da aynen Fatih Sultan Mehmet Hanıın yaptığı gibi hutbeyi cumhurbaşkanımızın okumasını bekliyoruz. Bu hutbenin 24 Nisan Ramazan ayının ilk günü ve ilk Cuması hutbesi olan Haci Bayram-i Veli camisinde Diyanet Reisimiz Prof.Dr.Ali Erbaş’ın okuduğu hutbe ile aynı ruhta olmasını bekliyoruz.
Elbette ki Reis’imizin ajandasında bu cumaya İmamlık yapacak Akşemseddinler vardır, ama daha anlamalı ve cihan şümul olması açısından Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Prof.Dr.Ali Muhyiddin Karadaği’nın bu Cuma namazında imamlık yapmasında fayda görüyorum.
*Bundan böyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin İlahi Nizam ile barışık hale gelmesi ve TBMM’nin şahsi manevisinde mündemiç olan Hilafet Ruhunun açığa çıkarılması lazım.
*Kur’an dersi ve Siyerünnebi derslerinin okullarda mecburi ders olması lazım.
*Latince alfabesinden kurtulmak zor ama;
H hafine üç karakter,
K harfine iki karakter,
Z harfine üç karakter,
S harfine iki karakter,
D harfine iki karakter,
ve Ayn harfi bu alfabemize eklenmelidir.
Çünkü Latin alfabesi bu haliyle inanç ve kültürümüze cevap vermemektedir.
*Bunun yanı sıra Osmanlıca dersi de orta öğretinimde bir eğitim öğretim döneminde 2 saatlik bir ders olarak mecburi hale getirilmelidir diye düşünüyorum.
*Batı hayranlığına tamamen son verilmeli, Avrupa Birliğine giriş hedefi devletin ajandasından çıkarılmalıdır, dünya küçüldü bir köy haline geldi, her dünya devletine komşu bir devlet mesafesinde değer verilmeli, coğrafi açıdan yakın koşuluk ilişkilerinin yanı sıra İslam ülkelerinin kardeş ülke bilip ona göre ilişkilerimiz geliştirilmelidir.
*İsrail devletini ilk olarak tanıyıp zamanında işlediğimiz hatanın telafisi mahiyetinde ilk olarak tanıma karımızı geri çekmemiz lazım. Elimizde çok önemli bir gerekçe var, şu anda sınırları belli olamayan bir devlet söz konusudur, tanıdığımız günün sınırlarına 1967 sınırlarına çekilmesi kaydıyla tanıma kararımızın askıya almamız şattır.
*Kürt meselesi İlahi adalet baz alınarak anayasal düzeyde çözülmelidir.
*Üniversitelerimiz akademik çalışmalarını dünya standartlarının üstüne çıkarılmalıdır.
*Getirilecek seçim yasası ile dar bölge seçim yöntemiyle Meclise birebir halktan oy almış, ehil insanların meclise getirilmesiyle TBMM’ye değer kazandırılmalı, Başkanlık sisteminin önemli bir eksiği giderilmelidir.
*Sosyal devlet anlayışı gereği, sosyal güvencesi olmayan tüm vatandaşlarımıza asgari geçim için mutfak masrafına endeksli harcama kartı verilmeli ve aç ve açıkta hiç kimse bırakılmamalıdır.
Buyurun devamını siz getirin, rahmetli Kadir Mısırlıoğlu kendinden emin bir şekilde, “Ayasofya’nın açılışı inşallah Erdoğan’a nasip olacak” dedi ve gitti. Yakın zamanda ABD’din de dağılacağını söylüyordu, o da olacak inşallah. Onun gibi cesur müverrihlerimizin sesini yükseltmelerini bekliyoruz.
Bu yeni dönemin insanlık alemine hayırlı olması dileğiyle. BM başta olmak üzere insanlık bir adalet arayışı içinde girmiş, buyurun Devlet olarak, Millet olarak buna öncülük yapalım ne dersiniz?
Haydi ya Allah.