23 Nisan 1920 tarihinde açılan Büyük Millet Meclisi davetiye metnine bir göz atalım.
Mustafa Kemal’in imzasıyla dağıtılan 6 Maddelik bir metin ve “Çokça cümert olan Allah’ın tütfuyla” birinci maddesi başlıyor.
*İçinde Mukaddes vatan var,
*Hilafet var,
*Saltanat var,
*Cuma namazının önemi var,
*Kur’an var,
*Dua var, yüce Allah’a yakarış var.
Tabi ki böyle bir vatan da mukaddes olur.
Dualarla açılan Büyük Millet Meclisi 1921 anayasasını hazırlamıştı. 23 maddelik bu Anayasa her maddesi insanlık kokuyor, vatandaşın huzur ve mutluluğuna endeksli değerler içeriyordu.
Unutmayalım İslam Dünyasını ruhani bir değeri olan “Hilafet Makamı” nın yetkisi Büyük Millet meclisine verilmiş olup, bu Meclisin tüm Müslümanlara karşı bir sorumluluğu vardır.
Mustafa Kemal, Atatürk soyadını aldıktan sonra BMM’ini feshedilip yeniden oluşturulan Meclisle 1924 Anayasası çıkarılmış ve her geçen gün bu mukaddes memlekette günahların işlenmesinin önü açılmıştır.
Faiz serbest,
Kumar serbest,
Zina Serbest,
Rakı içmek serbest,
Açık saçıklık serbest,
Müslüman’ca yaşamak gericilik, Dini değer tanımadan yaşamak çağdaşlık oldu.
Türkçülük ve Atatürkçülüğün öncülüğünde her geçen gün Birinci meclisin prensipleri erimeye başladı.
Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi oldu, Ulusal devlet teraneleriyle Türk dili dışında diğer dil ve Kültür unsurları yok sayıldı, görmezlikten gelindi, inkar edildi. Öz vatanımızda garip kaldık. Kim ne amaçla Anadolu’nun mayasını bozuyor, anlamakta zorlandık.
İnsanımızın kazancı ne oldu, onlarca illegal örgütler oluştu, kaos ve kargaşa ve PKK diye bir örgüt türedi, derin Devletin karanlık mahfelerinde hazırlanan oyunlarla ülkemize zaman kayıp edildi.
İster inan, ister inanmayın Şeyh Sait ve arkadaşlarının kıyamı da bu yapılan yanlışlara meydan vermemek için bir uyarıydı.
Üstat Bediüzzaman “Meşrutiyeti Meşrua” uyarısında bulundu. Bu konuda verdiği mücadele dillere destan.
Cuma günü Hacı Bayramı Veli Camisinde başlayan İstiklal aşk ile, Kıraat ve Dualarla Büyük Millet Meclisinin açılışı yapıldı. Ancak kısa zamanda değiştirilen Anayasa Besmele ile açılan birinci Meclisin ruhunu her fırsatta yaraladı.
Derken Meclis Kürsüsünde Besmele çekmek bir kusur oldu, seçilen ilk örtülü bayan meclisten kovuldu. Nene hatunların, Kara Fatmaların torunları öz vatanlarında garip düşmüştü.
Kim kâr etti kardeş, kim kâr etti?
Bu ülkenin, bu milletin düşmanları kazandı. Nasıl kazandı işimize gücümüze bakamadığımız için dünyevi açıdan geri kaldık, gücümüz zayıfladı, takatimiz azaldı dolayısıyla düşman kazandı.
Daha düne kadar batının yoz kültürü ile varlığımızı sürdürüyorduk, dünya protokolünde gerilerdeyken, son yıllarda özümüze yaklaştıkça dünyada varlığımız hissedilmeye başlandı.
Unutmayalım bu öze dönüş halka da yansımalı,
Biz Müslümanız,
Biz Müslimanız,
Biz Müslümanız.
Artık gavur kültürüyle yaşamaktan vazgeçmeliyiz, ancak bu şekilde dünya ve ahretimiz mamur olur.
Peki Büyük Millet Meclisine bağlı kalsaydık ne olacaktı?
*Saltanat bu ülke için ruhani bir müessese olurdu, geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan bir manevi halka görevini görürdü,
*Hilafet makamı İslam Dünyası ile bağımızı kurardı, zaman içinde şahsi manevi tarzında bir ulema heyeti ile yolumuzu açardı.
*İnsanımız; İman, Edep, Haya, Hikmet ve Marifeti kayıp etmezdi,
*Sabır, Cesaret ve Kanaatimizi korurduk,
*Kur’nın izinde yaşamakla hak ve adalet tecelli ederdi.
*Cuma günü Müslümanlar için cazibesi yüksek bir gün olur birlik, beraberlik ve huzura kaynaklık ederdi.
*En büyük gücümüzü duadan alır, hem ibadet eder hem ruhumuz gıdasını alırdı.
Onun için diyorum ki “Allah’ın adıyla ile açılan mecliste buluşalım” Yakın geçmişimizle hesaplaşıp, tarihimizle selamlaşalım.
Benden söylemesi, tercih sizin.