Malumunuz uzun zaman televizyonu izlemenin birçok açıdan insan sağlığına sıkıntı verdiği biliniyor. Hele ki bu diziler, bu programlar, dedikodu ve günah dolu ise televizyon izlemek tamamen sıkıntılı bir duruma sebep oluyor, çünkü beden sağlığının yanı sıra ahlak kirleniyor, kişinin ruhu yara alıyor. Benim senin gibi insanlar çok az izlediği halde duyduklarımızdan rahatsız oluyorsak gerisini düşünün artık.
Şimdiye kadar inanç ve kültürümüze, iman ve edebimize saldıran bir çok dizi ve program yayınlandı. Bu kadar kontrolsüz ve düzeysiz bir Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK)’ü huzurunuzda kınıyorum. Bu kurulda Anadolu insanının ruhunu taşıyan üyeler yok mu? Var iseler niye “yayınlanması uygun değil” diye şerh koymuyorlar. Ya da güçleri yetmiyorsa bir basın açıklaması yapıp ayrılmıyorlar?
Nasıl oluyor da kişiyi Allahsız bir hayata alıştıran, ahlak ve edebi yok sayan yerli ya da yabancı dizilerin oynatılmasına müsaade edilir diye şaşmamak elde değil.
Fakat bu defa başka bir facia oldu “gel dese aşk” dizisindeki hayasızlıklara itiraz edince dizinin yetkilileri basın açıklaması yaptılar ve ilginçtir onların arasında muhafazakar vatandaşlarımız tarafından örnek bir şahsiyet olarak bilinen bir isim vardı; Senai Demirci, ki ben de onun hayranlarından biriydim. Allah rızası için seviyorduk.
Doğrusu ilk duyduğumda inanmadım, kendisine sordum doğruladı, yetmedi dizinin yararlı olduğunu savundu, bunun üzerine ben dizinin bir-iki bölümünü seyretmek durumunda kaldım.
Dizinin dördüncü bölümünü 8-10 tıklama ile 10 dakika kadar izledim. Doğrusu Anadolu insanını rol model olarak canlandırılmış herhangi bir oyuncu ya da sahne görmedim.
Bir bölümünü daha izledim, o daha da beter, kadın erkek biri diğerine cinsel duygularla bakıyor, kimisi de sarayda yaşıyor gibi ama kazancının kaynağı şüpheli, çünkü helal haram kavramı dizide bir değer olarak yer almıyor.
Bir defa dizide Allah rızası için tesettüre büründüğüne inandırıcı bir rolde tek bir bayan yok. Mesela Danimarkalı Gelin filmindeki Müslüman olan Danimarkalı kadın gibi.
İzlediğim karelerde bay bayan, genç yaşlı hiç biri diğerine “bu yaptığınız Allah’ın emrine aykırıdır” dediğini de fark etmedim.
Dizi tamamen seküler değerler üzerinde oturtulmuş, insana imansız, İslamsız bir hayatı sunuyor.
İlginçtir izlediğim karelerde “ezan sesi” yok! bu benim için çok önemli bir kriter, bir dizide ezan sesi yoksa o dizide “ilahi öğreti” bir değer değildir. Ben müminim Müslüman’ım diyen hiç biri böyle bir dizinin sağında solunda yer alamaz/almamalı.
Başta kadınlar olmak üzere vatandaş da Türk Dizileri diye seve seve bu tür zehir saçan, tıpkı sigaranın yavaş yavaş vücuda zarar verdiği gibi, zamanla insanın ruhunu kirleten dizileri izliyor.
Bir şey olmaz demeyin, izledikçe o rol modeller bilinç altı tarzında kişiliğinizi örseliyor haberiniz olsun. Buyur bakayım burada da “Ne mutlu türküm diyene” diyecek misiniz?
Şimdi Senai Demirci beye soruyorum, seni bu dizinin danışmalığına ikna eden nedir? Sen ki Namaz Platformunun öncülerinden biri olarak Müslümanların gönlünde ayrı bir yer almıştın. Yoksa senin de dediğin gibi “sen bir proje misin?” Yani Müslüman görünüp, Müslümanları İslam’dan soğutmak için kullanılıyor musunuz? Tıpkı KADEM yöneticilerinin İstanbul Sözleşmesinin arkasında durup aile yapımızı parçalayan o başörtülülerin yeşil feminist oldukları gibi siz de başka bir role mi büründünüz?
Hani hep uzak durmaya çalıştığımız ama bir türlü belasına kurtulamadığımız “israiliyat” meselesi gibi; “önce İslam’ı öğren, sembolik olarak yaşa ama kendinden de bir şeyler İslam’a katarak İslam’ı küçük düşürücü işler yap ve gençleri dinden soğut” gibi bir duruma benzer senin bu dizideki danışmanlığın.
Hani sen nasıl olsa yeterince bilinen, sevilen bir kişisin, dolayısıyla bu dizinin danışmanlığını yaparsan dizi muhafazakarlar nezdinde akredite olmuş olur diye mi bu işin bir kenarına seni aldılar diye tereddüt oluşuyor.
Senai Bey unutma Mahşer günü senin yakana yapışanlardan biri de benim, sorum şu olacak; “Senai kardeş sen bu diziye katkı vererek beni kahretmiştin, ya makul bir sebebini söyle helalleşelim ya da bana verdiğin sıkıntının hakkını senden istiyorum”, buyur bu soruya verecek bir cevabın varsa devam et, canın sağ olsun, ama sana inandırıcı gelecek bir cevabın yoksa, bu desteğini çek ve günahlarının mağfireti için İstiğfar et bence.
Bir lafım da bu tür sinsi, ahlaksız dizileri bana şikayet eden kimselere “Efendiler, diziye karşı tepki gösteriyorsunuz, ama faydalı bir dizinin oluşması için bir çalışma çabanız yok, buna ne cevap vereceksiniz? Sizin bu durumunuz tıpkı kızını okutmayıp kadın hastalıkları için bayan doktor arayan kimsenin durumuna benzer”. Buna bir çare bulmak da benim senin görevin, biz görevimizi yapmazsak, hayat boşluk kabul etmez, birileri gelir o boşluğu doldurur.
Valla şaşırdım kaldım, ben istediğim düzeyde İslam’ı yaşayan bir Müslüman olduğumu söyleyemem, ama hiç kimse benim böyle bir suça ortak etmesine de müsaade etmem.
Mesela ben Denge Denetleme Ağına(DDA)’ya destek veriyordum, geçelerde baktım ki Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine destek veriyor, hemen desteğimi çektim, kendilerine de bildirdim. İlk fırsatta o konuda bir yazı da yazacağım inşallah.
İman böyle hassas durumlarda belli olur diye düşünüyorum. Senai Demirci kardeşimiz eğer bu danışmanlık görevine gönüllü olarak almamışsa Müslüman kardeşlerinden özür dilemesini ve bu danışmanlıktan çekilmesini tavsiye ediyorum.
Hayatın her alanı imtihan, Allah bu çetrefilli hayatta bizi bize bırakmasın. Amin demeniz dileğiyle.