Muhterem dostlar yaşadığımız eski devletin despot anlayışı, öğretilen tarihin taraflı oluşu, inanç ve kültürümüzle barışık olmamamsı genel olarak bize yanlışları doğruymuş gibi dikte etti. Biz de yaşadığımız gibi inanmak durumunda kaldık galiba.
İlk Meclis, Meclisin ürettiği değerler, milli iradenin Mecliste tecelli edilmesi her biri insanımızın duygularına tercüman olan müktesebatımızdandı. İşte 12 Mart 1921 tarihinde Meclis tarafından kabul edilen İstiklal Marşı da bu değerlerden biridir.Tıpkı 23 maddelik 1921 anayasası gibi.
Bu değerlerde halk vardır, millet vardır, memleket vardır, iman ve izan, inanç ve kültür vardır. Bu değerler yeri ve millidir. Bu değerler bir kenara bırakılıp 1924 anayasası yapılınca hayat hercu merc oldu, toplumun huzuru kaçtı, o gün bu gündür bir türlü toparlanamıyoruz. İşin kötü tarafı o anayasalardan kalan kimi kırıntı yanlışları tabu haline getiren bir kısım vatandaşlarımız var.
İstiklal maşında iman var, ezan var, mahrem ve mabet var, şüheda var, vatan ve toprak var, istiklal ve bağımsızlık aşkı vardır.
“Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli
Değmesin ma’bedimin göğsüne namahram eli
Şu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebediyen yurdumun üstünde benim inlemeli”
Milyonlar bu marşı terennüm ederken arşı ala sevinmesin de ne zaman sevinsin? Yanlışsam söyleyin, tabi marştan önce çalan müzik hariç.Çünkü o müzik bizim müziğimiz değil.
Tek partili dönemde Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle “zındıka komitesi” bu değerlere ne sıkıntılar verdiği dedelerimiz, babalarımız yaşadı biz de canlı tarihten duyduk/biliyoruz.
Mehmet Akifler(Milli şair, vaiz/ vekil sürgün edildi)
Kazim Karabekirler,(Wilson ilkelerini hiçe sayıp askerine silah bıraktırmayan 15.kolordu komutanı yiğit komutan hapse atıldı)
Halit Begi Cibranlar(Doğu cephesi gönüllü Kürt generali idam edildi)
Şeyh Saitler(1924 anayasasına başkaldıran ilim ve tasavvuf erbabı)
Atıf hocalar sudan bahanelerle cezalandırıldılar.(Giyim kuşamla da olsa gavura benzemenin sıkıntılarını yazdığı kitapta dillendiren mert ve cesur alim)
Bunların her biri milyonların dertlerine/duygularına tercüman olan birer simgeydiler.
Bunlar birinci meclisin ruhunu taşıyan/yaşayan kimselerdi. İşte bu ruhtan İstiklal Marşı çıkmıştır.
İstiklal Marşı’nın 41 satırı da bizimdir. Hakka tabi olduğumuz sürece istiklalimizi sürdürebileceğimizi unutmayalım.
İstiklal Marşı kabulünün 100.yılında gelin marşımızla barışık bir dünya oluşturalım, hazırlanması düşünülen yeni anayasamızın bu marşın ruhunu taşımasına dikkat edelim.
Bakın İstiklal Marşında Türk kavramı geçmiyor, çünkü Türkçe yazılması zaten kafidir. Irk kavramı geçiyor, ama okuyan herkes ait olduğu ırkı kast ediyor ve bu şekilde toplumu kucaklıyor.
Bu kadar hassas yazılan bu marşın ruhu ile barışık bir ana yapmak hem dünyamız hem de ahretimiz için hayırlı olur.
Benden söylemesi!
Haydi ya Allah.