Ahsan-ı takvim olarak yaratılan insanların bir kısmı yeryüzünde çıkardığı huzursuzlukla hayvanlardan daha aşağılara, esfel-i safiline düşmüş vaziyettedir, maalesef!
Mesela insanlığın şe’ni şu aşağıda sıraladığım sıkıntılara fırsat vermezken, bakıyorsunuz bu haksızlıklar revaçtadır, üstelik ya taraf buluyor ya da insanlık bu haksızlık karşısında vurdum duymaz davranıyor, nemelazımcılık rolü oynuyor.
1-Yeryüzünde fesat çıkarmak,
2-Bir kısmın diğer bir kısma hükümranlığı,
3-Güçlünün güçsüze zulmü,
4-Belden aşağı özgürlük hevesi,
5-Fıtrata karşı savaş açmak,
Hele bakın bakayım insanlık bu konularda ne kadar haddini aşıyor? Kur’anın ifadesiyle “muhakkak insan kendini zengin görünce tuğyan ediyor” ifadesi galiba tam da bu çağı kast ediyor.
***
Hele şu yeryüzündeki savaşlara bakın, aman Allah’ım hangi birini anlatalım? Ortadoğu 40 yıldır savaşlarla anılıyor, asıl sebebini bilen var mı? Yok efendim enerji kavgalarıymış, acaba o mu? Belki de namuslu insanları soyunu kurutmaya yönelik bir faaliyet, bana öyle geliyor. Fakir ve ahlaklı, imanlı ve namuslu insanları birileri yeryüzünde istemiyor galiba. Bir de nüfus artışından korkan ahmaklar var!
***
Farklı dinin mensupları arasında husumet çıkaranlar var, bazı kavimler arasında bu tür sıkıntıların yaşadığı ortadadır.
Özellikle İran’ın bir kısım din adamları Şii’ciliği yaymak için İslam ülkelerinde huzursuzluk oluşturuyorlar.
Türkiye, Suriye, Irak, İran, Yemen… bu beş ülkede Kürtler üzerinde gereksiz bir baskı var, ama az ama çok, bunu yapmaya kimin ne hakkı var?
***
Filistin’de İsrail’in neler yaptığını müşahede ediyoruz ve sefil dünya aval aval izliyor. Utanmadan buna seyirci kalan devletler uluslar arası hukuku gerekçe göstererek müdahale etmiyorlar.
Bu şuna benziyor, kapı komşunun evinde kavga var, kargaşa var, atılan sopaların tesiriyle çığlıklar atılıyor, sen de gamsız gamsız ilgisiz kalıyorsun hay senin insanlığına!
BM’nin ne kadar aciz kaldığı bu orantısız savaşa seyirci kalmaktan anlaşılıyor. Yazık ki ne yazık!
***
Uluslararası sözleşmelerin çoğunda bel altı özgürlüğün altı çizilerek hayasız bir yaşam tarzı diretiliyor. İstanbul sözleşmesinin 3.maddesinin (f) fıkrasında 18 yaş altı kız çocukları Kadın kabul ediliyor, cinsi münasebette bulunmaları serbest, babaları dahi kimse onları uyarma hakkına sahip değil, ama evliliklerine müsaade edilmiyor, bu maddeye karşı sessiz kalan insanların aklına, hissine, gayretine şaşarım.
Bir kız 15-16 yaşında evlendi diye karı kocayı sorgulamak, çocuk sahibi olmalarına rağmen, 7 yıllık evli olmasına rağmen, ailesinden bir şikayet dahi olmamasına rağmen yargılamak, hapse atmak zulmün ta kendisi değil mi?.
Adi bir akıl diyor ki; “Cinsel birleşimde bulunun, ama Allah’ın emri peygamberin kavli demeyin, yeter ki zina edin, kirlenin, atış serbest yasalar sizi korur korkmayın.” Deniliyor.
*Ya fıtrata karşı savaşmaya ne dersiniz?
Şu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği tam da budur. Kadın erkek eşitliğiyle, kadına karşı şiddetle mücadele ile başlar, ama asıl hedef eşcinselliğe kapı aralamaktır.
Şimdi soruyorum Hüviyet cüzdanında kadın erkek hanesi neden kaldırıldı? Vallahi yıl sonu itibariyle kimlikleri değiştirmek mecburi olmasına rağmen kimliğimi değiştirme cesaretinde bulunamıyorum ya GENDER(cinsel kimliği belli değil) yazarsa psikolojim ne olacak diye düşünüyorum.Çünkü bu masumane bir uygulama değil, bunun devamı var!
İnsanlık bu mudur? Arkadaş.
Allah, kainatı yaratan ve yöneten Allah, biricik yaratanımız olan Allah, bütün bu anormallikleri yasaklıyor, birileri de Allah’a meydan okuyor.
İyi düşünmek lazım “ben bu sıkıntının karşısında ne durumdayım?” diye.İnsan ki yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Bu mudur halifelik?
Unutmayalım bütün bu sıkıntılardan kurtulmanın yegane yolu “ilahi öğreti” ışığında yorum ve değerlendirmeler yayıp “Adalet” kavramına hak ettiği tarzda sarılmaktır.
Vesselam.