Bir vatandaş fakir yada miskin ise barınma ve gıda ihtiyacı asgari düzeyde devlet tarafında tedarik edilmelidir.Yani çalışmayacak durumdaysa ya da çalıştığı halde kazancı ile geçimi sağlanmıyorsa, ona kartı vermek devletin vazifesidir.
40 yıl önce belki komşuları tarafında bir şeyler paylaşılarak fakir ve miskinin ihtiyacı temin edilebiliyordu, ama bu gün artık o ucuz hayatta kalmamış, o merhamette.
Bir ara, köşemde geri kalmış bir devletin yedi vasfını yazmıştım, bunlardan biri de yardım kuruluşlarının fazla olmasıydı, yardım kuruluşlarının ellerinde koli paketleri ile fakirin kapısında boy göstermeleri devletin sosyal açıdan aczinin bir işaretidir.
Çünkü vatandaşın zaruri ihtiyaçların karşılanmaması sosyal devlet anlayışının yeterince gelişmediğine/oturmadığına işaretidir.
Bu asgari ihtiyaçları giderme sorunu ilgili birçok kurum ve kuruluşun aralarında bir havuz oluşturarak, orada toplanan ayni ve nakdi yardımlarla yapmaları lazımdır diye düşünüyorum.
Köyün muhtarı var, mahallenin ya da köyün bağlı olduğu Belediyeler var, sosyal yardımlaşma ve dayanışma var, aile sosyal politikalara var, yardım dernekleri var.
Bu kadar varlar içinde vatandaş hala yardım kolisine muhtaç ise vay o ilgililerin haline!
Ben geçen yerel seçimlerde Diyarbakır Sur ilçe belediye başkan aday adaylığına müracaat etmiştim, 40 maddelik bir hizmet paketim vardı. Bunlardan bir tanesi bu konuyla ilgiliydi.
Şunu vaat etmiştim; “ilçe sakinlerinin fakirlerini tespit edip hanede ikamet eden nüfus sayısına göre bir yıllık gıda ihtiyacını bir kalemde temin edeceğim”, diye söz vermiştim.
Bunun nasıl yapacağımı da izah etmiştim. Çünkü bu katkı yukarıda saydığım paydaşların dayanışma içinde çalışmasıyla rahatlıkla yapılabileceğine inanıyorum.
Geçende Diyarbakır’da “Muhtara Saati” toplantısına gittim. Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkan Vekili sıfatıyla son sözü şu oldu, “Muhtarlarım üç aylara girdik, önümüzde ramazanı şerif var, köyünüzdeki fakirleri, garip gurabaları sahiplenin, unutmayın onların sorumluluğu; size, valiliğe devlete aittir.” İşte ben de aslında böyle bir koordinasyonun olmasına işaret etmek istiyorum.
Böyle bir havuzdan muhtaçlara yardım yapılırsa;
1-Fakir/Muhtaç kendini güvende hisseder,
2-Şahıs olarak kimsenin minnetini taşımaz,
3-Devlet-Millet arasında manevi bir bağ oluşur,
4-Hali vakti normal bir vatandaş olan diğer vatandaşlara huzur gelir,
5-Devlet mekanizmasını yürüten kimselerin mesuliyeti kalkar, iyi işleyiş ve doğru çalışmadan ilgili yetkililer sevap kazanır.
Onun için diyorum ki; “Vatandaşımı Yardıma Muhtaç Etme, ey Devlet!”
Bu ülke 83 milyon insanındır. Herkes vatandaş olarak asgari ihtiyaçlarını bu devlet tarafından alır/almalıdır.
Olmuyor, olmuyor! Hala kimi yardım kuruluşları, yardım kolileri ile fakirin, miskinin kapısında çektikleri fotoğrafla sosyal medyaya paylaşımda bulunuyor. Ben bu yanlışa karşı sessiz kalamam.
Haydi ya Allah, zaman vatandaşa yönelme, onun rızasını arama zamanıdır.
Benden hatırlatması.