Geçende Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer bey “meslek okullarımızın öğrenci sayısı bir milyonu geçti” demişti, doğrusu ben çok mutlu oldum.
Malumunuz işine gücüne bakan, gelişmiş ülkelerde öğrencilerin %80’ni lise düzeyinde meslek okullarına, %20’si ise akademik okullara gidiyor.
Ne yazık ki bunu bilen kötü niyetli kimi herifler, gidişatın iyiye gittiğini görünce 28 Şubat müdahalesiyle meslek okullarını katlettiler. Meslek okullarına giden öğrencilerin oranı %(3-5)’e düştü. Mesleksiz birkaç nesil yetişti.
İmam- Hatip okullarını kapatacağız diye üniversiteye giriş sınavlarında getirdikleri bir katsayı zulmü ile diğer meslek okullarını da öğrencisiz bıraktılar. Ben hatırlıyorum bir meslek okulunda 35 öğretmendik, 90-100 civarı öğrencimiz vardı.
Neymiş efendim, katsayı engeli yüzünden puan kırılıyormuş, sanki nitelikli üniversitelerin önemli bölümleri öğrencileri bekliyor da onların kontenjanı boşa gitmesin diye bir tedbir alınıyormuş.
Biz insanımıza mesleğin önemini anlatamadık, akademik okula gidip Tarih, Coğrafya, Felsefe, Fizik, Kimya, Biyoloji öğrenmenin öğrenciye bir şey kazandırmayacağını anlatamadık. Kimse demedi ki; “yahu üniversiteye gidecek de ne olacak? Bu insanın işi aşı olmadıktan sonra üç fakülte okusa ne yazar?”
Onun için bu gün milyonlarca üniversite mezunumuz aldığı lisans eğimi dışından başka bir alanda çalışıyor, inanın bu yazdıklarım ciğerimi yakıyor, neden bu hallere düştük diye. Dolayısıyla ben hep şunu söylüyorum hiçbir darbe 28 Şubat kadar bu ülkeye zarar vermemiştir.
“Ara eleman” deyip küçük gördüğümüz o meslek liseleri mezunları asıl işi yapanlardır, bir kısım duyarlı insanlar olarak mesleğin önemini anlatma babından onlar için “ana eleman” kavramını kullandık/kullanıyoruz. Zaten öyledir, Mühendisler belki işi koordine eden yönetici kimseler olabilir, ama asıl işi yapan meslek lisesi ve yüksek okul mezunlarıdır.
Şu mesleğin önemine binaen birkaç tecrübemi paylaşmak isterim.
Meslek/memuriyet hayatım çok renkli geçti, ben başarılı bir Kimya öğretmeniydim, 1997 yılında istifa ederek 6 yıl özel öğretimde çalıştım. Öğrencilerime tercih yaptırırken şunu tavsiye ediyordum; “Devlet kapısı olmaksızın ben ne iş yapabilirim? sorusuna cevap verecek okulları tercih edin.” Diyordum.
Bir ara Ziraat Mühendisliği Fakültesi çok düşük puanla öğrenci alıyordu, orayı kazanan üç öğrencim gelip benimle istişare ettiler, “hocam işe girmemiz zor gözüküyor, bize ne tavsiye edersiniz?” Ben onlara dedim ki; “Fakültenizle birlikte açık öğretim muhasebeyi okuyun, göreceksiniz çok güzel iş yaparsınız.”
Birkaç yıl aradan geçti onlardan biriyle karşılaştım, bana nasıl da dua ediyor, “hocam biz muhasebeyi okuduk, ortak bir büro açtık, Ziraat Mühendisi olmak aklımızdan bile geçmiyor, çalışıyoruz, kazanıyoruz elhemdulillah”.
İşte mesleğin önemi arkadaş.Evet Ziraat Mühendisliği de meslektir ama devlet işe almayınca mezunlar ortada kalıyorlardı, bakmayın son yıllarda on binlerce mühendis aldı, ama ne yazık ki keşke bin tanesi işe yarasaydı, kravatlı, ütülü elbiseli mühendis işte, ne olacak?
Müdür olduğum bir okulda sınıf tekrarına kalmış, başarısız bir öğrencim okulda disiplinsizlik yapıyor, öğretmenlerle yüz göz oluyordu, ben velisini çağırdım tasdikmanesini verip açık liseye yönlendirdin, ağlayarak okuldan ayrılmıştı, onun için okuldan çok arkadaşlarından ayrılmak zor olmuştu.
Bir gün girişimcilik kursu sertifika törenine ben de davet edildim, yaşlı bir eğitimci olarak ben de birkaç kişiye sertifika takdim edeyim diye Diyarbakır MÜSİD Şube Başkanı İsmail Şanlı beni davet etmişti, bir de baktım kurs öğrencilerden biri heyecanla, tebessümle elimi öpmeye çalıştı ve dedi ki; “beni hatırladınız mı müdürüm? Hani babamı ikna edip tasdiknameni vermiştiniz ya, iyi ki beni o ortamdan uzaklaştırdınız bakın ben bu gün iş adamı olmuşum, vala o arkadaşlar arasında eriyip gidecektik.”
Başka bir gün, elektrik lambamız söndü, ben de bir ampul almak için etrafa baktım bir elektrikçi dükkanına girdim, baktım dükkan sahibi yerinden heyecanla kalktı elime eğildi ve dedi ki; “beni hatırladınız mı hocam hani 9.sınıftaydık sen beni bir kenara çektin, dedin ki “yavrum bak senin okuma yazman bile düzgün değil, bu okul senin işine yaramaz, sen gel mesleğe git” ben de sana kulak verdim elhemdulillah bu gün işim var mesleğim var, ama seni hiç unutmadım, bir gün bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istiyordum kısmet bu güneymiş” dedi. Doğrusu ben de mutlu oldum.
Ve daha niceleri; meslek, meslek, meslek.
Bir ara 9.sınıfta meslek tanıtımı adında bir ders vardı, yıl boyu toplam 192 mesleğin tanıtımı müfredatta var, öğrenci meslekleri tanısın, bilinçli tercih yapsın diye, bir çok okulda o dersi idareciler alıyor ve nasıl olsa sınavı yok diye çoğu zaman da boş geçiyordu.
Ben bir lisede müdürdüm, o dersi iyi değerlendirmek için Meslek Odalarına yazı yazarak mesleği tanıtmak için bir meslek erbabının gelip işin iç yüzünü, mesleğin eksilerini ve artılarını anlatsın diye, ne yazık ki Diyarbakır’da benden başka hiç bir okul idaresi bu yapmadı. Hasılı kelam hangi derdi anlatacaksın kardeş, işimiz zor.
İdareci, öğretmen, veli her biri bir telden çalıyor. Yani kısacası iyi insan yetiştirememişiz, bu defolu vatandaşlarımız mesleklerini de defolu yapıyorlar.
Hal böyleyken bir milyon meslek okulu öğrencisinin olduğunu duyunca fevkelade mutlu oldum. İnşaallah gün gelir bu sayı iki katına çıkar, ayrıca lise öğretimi mecburi olmaktan çıkar, orta okuldan sonra gençlerimiz isteyen akademik liseye, isteyen meslek lisesine, isteyen işine gücüne bakar, evlenir, çoluk çocuğa karışır.
İnanın nitelikli vatandaş yetiştirmek için 1+4+4=9 yıl yeter de artar, yeter ki müfredatınız milli manevi olsun. Öğrenciniz talebe, öğretmeniniz muallim olsun.
O günleri görmek dileğiyle.
Amin demeyi unutmayın!