İster inanın, ister inanmayın İstanbul Sözleşmesi tam da bunu bizden istiyor.
Aile kavramının büyük oranda kaybolduğu, isteyen kimsenin istediği kişi ile bir arada yaşama tercihi ve zevkine sahip olduğu, yarı hayvani bir dünyanın sıkıntılarını gidermek için düşünülen Avrupa’yi yasalar, iman, edep ve marifeti bir değer olarak kabul edip, gerektiğinde kendini eşine feda eden bir millete uygulamak kendi başına bir kabahat değil mi? İşte bu anlaşmalardan biri İstanbul Sözleşmesidir.
Rusya’nın dahi kabul etmediği, Ermenistan’ın “uygulanmasın” diye imza kampanyasını açtığı bu sözleşmeye kim ne hakla uymamızı ve bu konuda sesimizi çıkarmamamızı talep edebiliyor?
Bu ülke bizimse, bunu kurtarmak uğruna atalarımız şehit/gazi olmuşsa bizim onların ruhuna ihanet etme gibi bir lüksümüz olamaz.
Millet olarak bir an evvel özümüze dönmemiz lazım, yoksa dünya bizi yutacak haberiniz olsun. Adamlar bu tür sözleşmelerle bizi kendine benzeterek, sinsi bir yöntemle zapt etmeye çalışıyorlar.
İstanbul Sözleşmesi insanlığa meydan okuyor. Buyur birkaç maddesini birlikte ele alalım.
Bu sözleşmenin birçok maddesinde sıkıntılar olmasına rağmen sadece bir kaçını gözden geçirelim.
A-4.Maddenin 3.bendi ”Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal
veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği…..“Cinsel yönelim” ile LGBT’nin taleplerine yasal zemin istenmektedir.
B-12.maddenin 5. Bendi diyor ki; “Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.”
Yani eşinize cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve fiziki şiddet uygulayamazsınız denmektedir. Fiziki şiddeti anladık da, şiddeti bu kadar çeşitlendirmek ne anlama geliyor? bilen varsa söylesin.
Ayrıca eş kavramı yerine Partner denmekte, partner de toplumsal cinsiyet eşitliği gereği eş cinselleri de kapsamaktadır.
C-48.maddenin birinci bendi karı koca arasında arabuluculuğu yasaklamaktadır.
48/1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
*Halbuki dinimizce ailelerden birer kişi hakem olup, karı kocayın dinlemek ve adalet ölçüleri içinde eşleri uzlaştırmak esas olandır.
D-Bunun dışında 18 yaş altı kız çocukları için Kadın kavramı kullanmakta olup, babanın nasihat tarzı dahi bir müdahaleyi yasaklamaktadır.
Yani gece saat 12’de yabancı bir erkekle kapıya gelen kızına elin çocuğuyla ne geziyorsun diyerek sorgulayamazsınız..
Mesela evinize geldiniz, evinizde yabancı bir erkek var, eşinize bu adam bizim evde ne arıyor sorusunu dahi yüksek sesle soramanız.
Yani erkeleri tek kelimeyle domuzlaştırıyor, İnsani ve İslami hissiyatlarını yok sayıyor.
*Baba evinde zina fiili işleyen kıza, babası tokat atmış diye para cezası yedi.
Buna karşı sessiz kalan kimselere şaşmamak elde değil. Bu sözleşme kadın erkek eşitliğini hak ölçüsünde değil, cinsiyet açısında ele alıp bir anlamda Kur’an’a meydan okuyor. Kısacası hayatı moloza çeviriyor.
Eyüphan Kaya
Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı