Ev hanımlığı; anneliktir, öğretmenliktir, ev işlerini yaparak eşine ailesine huzur katmaktır, aile mefhunun etrafında şekillendiği müstesna bir değerdir.
Anne demek 24 saat esasına göre çocuklarının hizmetinde olmaktır. Evladın yeme içmelerine, yıkanmalarına, hal ve davranışlarına dikkat etmektir.
Gece gündüz demeden çocukla ilgilenmektir, çocuk, “anne” dediği anda “buradayım yavrum” diyebilmektir.
Öğretmenliğe gelince, duruşuyla, hal ve davranışınıyla, iyiyi kötüyü öğretmekle, oyuncak ve etkinlikleriyle çocuğu geliştirmekte, anne şefkatıyla ona ilgi göstererek dili, duyguyu, hayatı çocuğa öğretmektir.
Ev işleri ise o kadar çeşitli ki, tıpkı bir pretecien doktor gibi her şeyi bilmeyi ve koşuşturmayı gerektirir.
Üç öğün yemek hazırlığıyla bir aşçı, çarşı pazardan yaptığı alışverişle bir esnaf, parasını tasarruflu harcamakla bir iktisatçı, çok yönlü temizlik yapmakla bir hijyen uzmanı, eşini iş dönüşü karşılarken, işe uğurlarken söz, hal ve davranışlarıyla bir psikolog…
Var da var arkadaş “cennet annelerinin aykalarının altındadır” ifadesini söyleyen Resul-i zişan(sav) bütün bu zorlukları düşünerek demiştir elbette. Onun için “bir ev hanımı eşine ihanet etmezse ve düzgün namazını kılarsa cennete gider” buyuruyor aleyhisselatu vesselam.
Anne sanki sevap makinası, yaptığı her işi Allah(cc) için yapıyor ve günün her anında sevap kazanıyor.
Çocuklarına bakıyor, sevap,
Çocuğunu sevip, yetiştiriyor, sevap,
Evine çeki düzen veriyor, sevap,
Üç öğün yemek yapıyor, sevap,
Ailesinin huzuru için sabırla yaşıyor, sevap,
Üstün körü olsa dahi ev hanımlarının bu çalışmalarına bakılınca ev hanımlığının ciddi bir meslek olduğunu söylemek mümkündür. Hatta bütün mesleklerin de en üstündedir.
Bir kadına parasal kazanç gözüyle bakan kazandığı para kadar ona değer verir, ama anne vasfıyla bakılırsa paha biçilmez bir vasfa sahiptir. Her peyganberi doğuran, büyüten bir anne olduğunu düşünmek yeter.
Bütun bu zor işlerin sonunda okulla iş birliği içinde iyi bir insan yetiştiriyor ki bunun ederine paha biçilmezdir. Bu yönüyle hem devlete hem millete hizmet etmektedir.
Malum devlet için, millet için insan lazım, genç ve üretken vatandaş lazım, kaliteli insan lazım, bütün bunların altında annelerin ve özellikle ev hanımlarının imzası vardır.
Bir de şahit olduğum bir anne var, onu da örnek göstermek istiyorum.
Kızım ikiz annesi çocukları daha 6 aylıkken eşinden islami çerçevede ayrıldılar, o ayrılış bize pek sıkıtı vermedi, kızım şehrimizin bir numaralı Peyzaj Mimarı olmasına rağmen 4 yıldır aktif bir tarzda mesleki açıdan çalışmıyor, ona gelen iş tekliflerini de başka meslektaşlarına yönlendiriyor, çocuklarına bakıyor ve tabir yerindeyse insan yetiştiriyor, yetiştirdiği bu çocuklar yarın “beşeri sermaye” olarak hepimize katkıları olacak diye düşünüyorum.
Son günlerde “25 yıllık evli hanımlar emekli olsunlar” diye bir talep konuşuluyor. Elbetteki olmalı, maaşları da yetiştirdiği evlat sayısına göre kademeli olmalı ve bu 25 yıllık evlilik esnasında da sigorta artı annelik payı gibi bir ödeme anneye yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Elbetteki annelik para ile yapılacak bir vazife değil, yaptığı iş çektiği zahmet parasal olarak değeri ölçülemez, ama anneliğin ne kadar değerli bir iş olduğunun farkında olduğumuzu da annelere hissetirmemiz lazım.
Malumunuz anne başına düşen çocuk sayısı 2.8’in altına düştüğü anda toplum yaşlılık moduna giriyor, dolayısıyla cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın en az üç çocuk tavsiyesi öyle altı boş bir ifade değildir.
Eğer kızlarımız evliliği tercih etmeyip düzensiz beraberlikler yaşasalar hem beraberinde sorun sıkıntılar getirecekler, hem de evlat sahibi olmaları zorlaşır. Bu da ülkemizin geleceği, dinmizin tavsiyesi açısından bir kusurdur. Hz.Muhammed(sav) “evlenin çoğalın ben kıyamet günü çokluğunuzla iftihar edeyim” buyuruyor.
Evet anne, anne ve özellikle ev hanımı anne…
Ev hanımlığı, annelik bir yazıya sığmaz.
Anneme bakıyorum, eşime bakıyorum bu yazıda yazdıklarım az kalıyor. Her biri 6 evlat yetişrirmiş, dile kolay.
Benden söylemesi.
Eyüphan Kaya
Türkiye Aile Meclisi Yüksek İstişare Üyesi ve Güneydoğu Bölge başkanı