Malumunuz İslam’da evin reisi erkek olup, ailesinin geçiminden sorumludur.CEDAW sözleşmesi kadın erkek eşitliğini getirerek aile reisliği kavramını ortadan kardırdı. Toplumun çekirdek birimi olan aile Eş Başkalık yöntemiyle idare ediliyor, vah ki ne vah!. Keşke onun yerine bari kadın reistir deseydi, hiç olmazsa sorumluluk adresi belli olurdu. Yok öyle yapmış ki daima tartışma, daima çekişme, sürekli huzursuzluk devam esin.
Kadının kocasından izin istemeden çalışma imkanı getiriyor, sanki bir marifetmiş gibi kadına çalışma serbestiyeti getirmiş, ilginçtir kadın bunu bir hak olarak görüyor, halbuki bizim toplumsal hukukumuzda hanım evin sultanı koca ise yağmur çamur demeden ailesinin geçimini sağlamak için çalışıp çabalıyor, kimseye minnet ettiği de yok, çünkü vazifesidir.
Birileri hiç düşünmedi; anne işe, baba işe bu evlat nerede kalacak? Evin hali ne olacak?
Süresiz nafaka ve mal ortaklığı getirmiş, malumunuz dinimiz boşanan kadına nafakasının ödenecek süresini belirlemiş, diyelim ki insanımız laik falan dini önemsemeyen var, peki bu sürekli nafaka olayına yasada yer veren ve uygulayan kimselerde hiç mi akıl yok! Yahu bu kadın resmi nikah yapmadan Hans ile Hanzo ile gönül eğlendirecek, ama nafakasını eski kocası verecek? Bazen de sarhoş haliyle sevgilisinin kucağında çektiği fotoğrafı eski kocasına gönderecek, gel de çıldırma! Yeminle söylüyorum bence dünyanın başka bir ülkesinde böyle bir yasanın olabileceğine aklıma gelmiyor.
Şu mal ortaklığı da ayrı bir dert, geçende biri diyor ki ben maaşımın yarısını hanıma verir yarsını kendime alırdım, ara ara hanımın evde olmadığını gördüm takip ettim hasan paşa hanında iki gençle olurmuş muhabbet ediyorlar. Ona dedim ki burada ne arıyorsun o da bana dedi ki sen burada ne arıyorsun?
Artık eve gelmedi ve boşanma davasını açtı. Şimdi avukatı diyor ki nafaka olarak maaşının yarısı, 300 bin liralık otomobilimin yarısı ve 600 bin liralık evinin yarısını verecekseniz boşanma davası tamamdır. Allah kimsenin başına getirmesin sinir damarı uyutulmamış hangi insan bu durum karşısında ilgisiz kalabilir. İşte cinnet ve cinayetler bu tür yanlış yasalar yüzünden çıkıyor. Biz de diyoruz ki bu tür yanlış yasalar kalsın, böyle cinayetler olmasın.
*Bu yasal bir hak olabilir ama hukuki bir hak değil. Soruyorum şimdi böyle bir yasa ne diye medeni kanunumuzda duruyor, utanç verici değil mi?
Toplumsal cinsiyet eşitliği, bu öyle bir beladır ki sadece bu kavram üzerine yedi yazı yazılır. Her bir şeyi bir kenara bıraksanız insanlık sadece bu kavramla mücadele etse zamanı yetmiyor.
Çünkü bu konuda kadınla ilgili örf, adet, gelenek, kültür , namus ve din kavramı önemsenmezken, kadını erkek erkeği kadınlaştırmak için öncülük yapan bir talep, Eşcinsellik de bu maddenin mahsulü, kadın erkek tuvaleti ve hamamının aynı olma talebi bu maddenin içinde saklıdır.
Genç evlilik sorunu, kız erkek evlilik yaşı daha önceki meseni hukukta,
Kız-14, erkek-17 daha sonra bir düzenleme ile hem kız hem erkek 17 olmuş,
En son ikisi de 18 oldu bir de evlenmek için reşit olma şartı var.
Hangi birini anlatacaksınız özetle CEDAW sözleşmesi kadın ile ilgili yasalarda anayasa, İstanbul Sözleşmesi yasa ve ona dayalı olarak yapılan yasal düzenleme de mevzuat hükmündedir. Ayrıca bu CEDAW sözleşmesi 193 BM üye ülkeleri tarafından kabul edildiği için uygulama alanı daha geniştir.
Hepimiz şahit olduk birkaç ay önce BM kadın hakları komiseri dedi ki “Aile evi kadın için güvenilir bir yer değildir” diyor, artık kadını nereye gönderecekse.
Bu çöplük sözleşmeler bağlı kalarak bakalım halımız ne olacak? Yok efendim kızım okusun meslek sahibi olsun, çalışsın para kazansın, elin erkeğine muhtaç olmasın diye diye yakında ne aile kalır elimizde ne de evlat. Çünkü her şey para para, para.
Peki; hani insanlık, hani vefa, hani muhabbet, hani aile. Daha erkeklere iş bulamadık üstelik kadına pozitif ayırımcılık getirdik, yani bir kadın bir erkek aynı işe müracaat etse kadına vermek durumundasınız. Neymiş efendim pozitif ayrımcılık, aslında öyle değil de öyle olsun.
Onu bunu bilmem, kadını sokağa teşvik eden hiçbir yasadan hayır gelmez ben buna inanıyorum.
Vay elin gavuru vay bizi kendisinden beter etti bıraktı,
Bir defasında bir BM temsilcisi bir seminerde bu konuda pişkin pişkin konuşuyor, SEDAW’ı anlatıyor. Ben dedim ki o gavurlara deyin bir farklı insanlarız, onların yanında biri eşinin poposunu elleyip “ne güzel poponuz var” dese yanındaki domuzlaşmış eşi kıs kıs gülecek, ama bizde onun cezası sadece adamı öldürmektir. Bundan dolayıdır ki kimse namusumuza dokunamaz! O insan müsveddeleri bunu anlayamıyorlar.
Şöyle düşünüyorum da hiç mi bizde kabiliyet sahibi, ehli gayret kalmadı ki yasalarımızı dahi gayri müslüm dünya yapıyor. Biz Allah’a ne cevap vereceğiz? Sormaz mı ey kullarım ben sizi geri zekalı mı yaratmıştım, en az siz de onlar kadar akıllıydınız üstelik size Kur’an gibi bir kitap Muhammed gibi bir peygamber göndermiştim. Biz ne yapıyoruz kendi peygamberine dahi ihanet eden Hıristiyanların tarikatına girmişiz, vah ki ne vah!
“Ne mutlu müslümanım” deyip ilahi hukuk çerçevesinde ailesini geçindirene, eşiyle selamlaşıp muhabbet edebilene, çocuğuyla hem hal olup evlat yetiştirene diyor bu konuda iyi düşünüp bu tuhaf yasa ve sözleşmelerden kurtulmak için amin demenizi diliyorum.
1979 yılında BM’de kabul edilen bu sözleşme 1985 yılında kabul edilerek yasal düzenlemeler yapılmış ve yasalara uyarlanarak bu günkü halini almıştır. Biz Türkiye Aile Meclisi olarak bu CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi çarpık sözleşmelerden kurtulup, yerli ve milli yasalar istiyoruz. İnanç ve kültürümüzle uyumlu yasalar istiyoruz o kadar!
CEDAW sözleşmesinin elbette ki yararlı tarafları vardır, ama bu şekilde helal haram birbirine karışmış haliyle bize sadece huzursuzluk getiriyor.
Allah sonumuzu hayretsin, bir az cesaret, bir az gayret versin.