Peygamberimiz (sav): Her kişi İslam fıtratı üzerinde doğar, anne babası onu ya Hıristiyan ya Yahudi, yada Mecusi yapar. Buyuruyor. Bununla aslında talim terbiyenin önemine, yetiştirme tarzına işaret ediyor.
İlginçtir Anadolu insanlarının çoğu evladını bir Müslüman evladı olarak okullara veriyor, 12 yıllık bir eğitimden sonra genellikle zihni karışık, bilgisi eksik, meslekten yoksun, anne babasıyla ruhen barışık olmayan, kendini idare etmekten aciz bir insan olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun asıl sebebi genel olarak müallimlerin ve okul müfredatının inanç ve kültürümüzle barışık olmayışından kaynaklanıyor.
İslam medeniyeti, Anadolu’nun kadim kültürü, Tarihin perdelenmiş hakikati evlatlarımıza doğru dürüst anlatılmayınca maalesef böyle esif bir sonuç ile karşı karşıya kalıyoruz.
İşte bu emsali olmayan zulüm devletimizin iskeletini oluşturan bu ladini sistemle oluyor, kendi evimizde buruk bir aşılanma ile manevi genetiğimiz bozuluyor.
Bu haksızlık karşısında veli olarak nasıl tahammül ediliyor anlamakta zorlanıyorum. Aslında hangi hakikati dile getirseniz Kemalist sistem, laiklik sopasıyla karşımıza çıkıyor, başka bir ifadeyle anne babaların bu zulme karşı ses vermeleri devlet düşmanlığıyla eş değer hale getirilmiş, bu münasebetle bir esaret halini yaşıyoruz.
Biri dese ki T.C. Vatandaşını tarif eder misiniz? Her halde istemeyerek de olsa şunları sırlamak durumunda kalacağız.
1-Çoğunluğun dini Müslüman ama İslam’ın temel değerlerinden bihaber yaşıyor,
2-İslam’ın temel kaynağı olan Kur’ana saygı duyar, ama okumasını bilmediği gibi anlamaktan aciz,
3-Faize, Kumara, İçkiye, Zinaya bulaşmak vatandaş nezdinde normal bir durum olarak bilinir,
4-Menfaatçidir; “Kaz geldiği yerden tavuk esirgenmez” der, “Bal tutan parmağını yalar” ifadesini rahatlıkla kullanır. Ona göre yaşar.
5-Çoğu beş vakit namazın kaç rekat olduğunu bile bilmez,
6-Kıblenin olduğu tarafta ne var? Sorusuna bile cevap veremez, Yani kıbleyi duymuş ama Kabeyi/Beytüllahı bilmez.
7-Mutlak Rezzak Allah(cc) olduğu inancı onda hakkıyla hasıl olmadığı için menfaat için başkasına boyun eğmeyi normal görür…vs.
İşte bu ve benzeri sıkıntıları üzerinde taşıyan birini özel olarak yetiştiren şu Kemalist ladini, seküler sistem ne yazık ki bu halk tarafından tabu haline getirilmiş, ona dokunmayı devlet ile eşdeğer hale getirilmiş ve bu zulüm tabir yerindeyse alkışlanıyor. Yahu Ecdadımız bize böyle bir devlet mi bıraktılar? Kesinlikle hayır! 23 Nisan 1920’de dualarla açılan Meclis cebren ve hile ile evrile evrile temel değerlerimizi, inanç ve kültürümüzü hayatın içinden uzaklaştırdı, toplumsal hafızamızı köreltti, yanlışları topluma doğru olarak öğretti, derken ne olduğumuzu bilemediğimiz soytarı bir toplum haline geldik.
Genç nesillerimizin bu nitelikte yetişmesinde bir suçu olmadığı gibi bizim onlara karşı bir özür borcumuz var. Ben dini diyaneti, edebi marifeti, tefekkür ve hikmeti bilmeyen genlerimizden bin defa özür diliyorum. Asıl suçlu biz yaşlılarız bu haksızlıklara karşı sessiz kaldığımız için.
Fi tarihte Diyarbakır’ın Kulp İlçesine keşfe giden bir hakim şahitlerden birinin hazır olmadığını görünce, vakti değerlendirme adına “çocukları okumaya teşvik” temalı bir konuşma yapıyor.
Yaşı yetmişin üstünde bir vatandaş; “Hakim bey ben de konuşabilir miyim?” der, Hakim; “buyur amca” diyor.
Amca diyor ki; “Hakim bey, hakim bey benim üç oğlum var, ikisini okula gönderdim biri dağda, diğeri ceza evinde, iyi ki üçüncüsünü göndermedim hiç olmazsa ev işlerine bakıyor.” Hakim bey ne diyeceğini bilmez vaziyette buz kesiliyor.
İşte talim terbiyemizin durumu bu dostlar, yani o dağda bağda dolaşıp bize sıkıntı veren PKK militanları da bu okulların çarkından geçen, o menfur müfredatıyla yetişen kimselerdir, bunu kabullenip meselenin aslını öğrenmeden adam olmamız çok zor.
Geçende bir sokak röportajında bir gence cenaze namazı kaç rekattır? Sorusu sorulunca, genç dedi ki “yaşım 30, üç gündür namaza başladım, dinimi öğrenmeye çalışıyorum…” deyince bir daha kahroldum ve bu yazıyı yazmak içimden geldi. Bu gençlerden özür dilemek üzerimizde vacip değil mi?
Bundan birkaç ay önce “bize bir e genlik portali lazım” başlıklı bir yazı yazmıştım bir çok yetkili etkili kimseler linkini gönderdim sadece Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr.Ali Erbaş’tan bir dönüt aldım. Böyle bir vurdum duymazlıkla işimiz zor.
Biz gibi Müslüman geçinen ve dedikodu ile vakit öldüren kimseler tebliğ/irşad adına şimdiye kadar ne yaptık?
Kalın sağlıcakla.